Man Must Die

Glasgow’a selamlar Joe! Orada hayat nasıl gidiyor? Şu sıralar neler ile uğraşıyorsunuz? Türkiye’den Rock Vault okurlarına zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Röportaj için teşekkürler dostum, Glasgow’da her şey yolunda. Şu sıralar "Peace Was Never An Option" adını taşıyan Lifeforce ve Grindscene Records etiketi ile çıkacak dördüncü albüm için son hazırlıkları tamamlıyoruz.

Müziğe nasıl başladınız?

20 yıldır öyle ya da böyle müzik yapıyorum. Gitar çalmaya 11 yaşında başladım ve pek çok grupta yer aldım. İlk başlarda vokalist olmak gibi bir amacım yoktu. Bir arkadaş grubum vokalsiz kalmıştı ve birkaç konserde benden yardım istediler. Çok kararsız kaldım çünkü ben hep gitar çalıyordum. Bu şovları izleyen biri o sıralar Godplayer isimli grubu için eleman arayan Alan’a önermiş. Sonuçta Godplayer’a seçildim ve beş yıl grupta çaldım. Derken Alan, Man Must Die isimli bir death metal grubuna başlayacağını ve grupta yer alıp alamayacağımı sordu. MMD’de ilk plan Alan ve benim gitarları çalmam üzerine idi, lakin vokalist bulamayınca gitarı bırakıp tekrar mikrofonu elime aldım.

Seni etkileyen sanatçı ve gruplar kimler?

O kadar farklı tarzlardan, o kadar çok gruptan etkilendim ki... Slayer, Carcass, Napalm Death, Queen, Black Sabbath, Pink Floyd ve Rush gibi klasik rock grupları. Bunun yanında Minor Threat, Dead Kennedys, The Exploited ve Discharge gibi klasik punk ve hardcore grupları da üzerimde önemli bir esin kaynağıdır. Bence büyürken farklı müzikler dinlemek ileride kendi müziğini yazarken sana çok yardımcı oluyor. Esinlendiğim tarzların büyük kısmını MMD’de görmesen de bu gruplar bana kutunun dışına çıkmayı öğretti.

Son albümde kadroda değişimler vardı. Bas gitarist Daniel Firth ve baterist James Burke gruba nasıl dahil oldu?

Eski bateristimiz Matt’i kovduktan sonra internet üzerinden baterist aradığımıza dair ilan yayınladık ve James bu ilana bir videosunu göndererek başvurdu. Videoyu izlediğimiz an onun bu işin adamı olduğunu anladık. Dan ile bir Misfits tribute grubunda beraber çalmıştık ve onun gruba sevgisini de biliyorduk.

Dördüncü albümünüz Ekim sonunda raflarda olacak. Albümü dinledim ve çok beğendim. Eski albümlerinizden bildiğimiz tarzınızı yeni etkiler ile birleştirmişsiniz. Bu planladığınız bir şey miydi? Yoksa kayıt anında her şey kendi kendine mi oldu?

Her şey doğal sürecinde gelişti. Grupta 12 yıl çaldıktan sonra müzikten neler istediğimizi başarıyla ortaya koyabiliyoruz.

“Peace Was Never An Option” ın şarkı yazım aşamasını diğer albümler ile karşılaştırmanı istersem?

Bu albümde bir önceki albüm gibi yazıldı. Ben ve Alan riff'leri bulduk, sonrasında ben bateriyi programladım. İlk iki albüm için prova stüdyosunda yapışmıştık ve bitmeyecek gibi gelmişti. Bundan dersimizi aldık. Artık parçaları evde dizüstü bilgisayar ve bateri makinesi ile hazırlıyoruz. Bitirince öğrenmeleri için grup üyelerinin kalanlarına veriyoruz.

“Peace Was Never An Option” kaydı sırasında aklında kalan, unutamadığın hatıra nedir?

Prodüktörümüz Mike öylesine hastalandı ki albümü bitiremeyeceğini düşündük. Korkutucu zamanlardı, zavallı adam ölecek gibi duruyordu ama hala albümü bitirmeye uğraşıyordu. Bu albüm neredeyse onu öldürecekti.

Albümün ismi ve şarkı sözlerinde nelerden esinlendiniz?

İzlediğim bir haber ya da beni kızdıran bir gelişme şarkıların konusunu oluşturuyor. Bunun yanında özel hayatımda son dönem yaşadıklarımda beni epey besledi. Geride kalan dört yıl grup için karanlık zamanlardı. Plak firması ile ayrıldık, kovduğumuz ya da bizden ayrılan elemanlar ile dönen tiyatro da cabası. Bu sebeple albüm adı bizim için bir nevi manifesto gibi oldu. Gezegen üzerinde hüküm süren çok uluslu şirketleri düşün. Onlar insanları devamlı panik halinde tutuyor bu sayede istedikleri işleri yapabiliyorlar.

“Peace Was Never An Option” kapağı kimin eseri? Kapak tasarımında grup üyeleri de sürecin içinde mi?

Benim fikrim tokalaşırken arkalarında bıçak taşıyan iki politikacı idi. Bu fikri dostumuz Andy Brown ile paylaştık. O kapak üzerinde diğer süsleme ve göndermeleri yaptı.

Max Cavalera'nın “Abuser Friendly” şarkısında konuk oluşu nasıl oldu?

Max’in oğlu Zyon, Facebook üzerinden iletişime geçti. Babasının grubumuzun büyük bir hayranı olduğundan bahsetti. Max’in eşi ve menajeri Gloria’ya Max’in bizim albümümüzde konuk vokal olarak yer almasını istediğimizi ilettik. Gloria bize evet yanıtı ile dönünce çok şaşırdık ve mutlu olduk, hepimiz onun yeni Soulfly albümü ile meşgul olduğunu düşünüyorduk.

Relapse Records günleriniz nasıldı? Lifeforce Records ile nasıl anlaştınız?

Açık konuşmak gerek Relapse Records bizi bünyesinde tutmaya çok hevesli değildi, bizlerde onlarla anlaşma yenilemek için ölüp bitmiyorduk. Davulun sesi uzaktan gelir misali... Yollar ayrıldıktan sonra Pledge Music isimli firmamız kurduk. İnternet üzerinde kayıt için bağış topladık, bağış yapan hayranlara da kimi sürprizlerimiz oldu. Kayıt tamamlandıktan sonra albümün Avrupa ve Amerika dağıtımı için Lifeforce ile irtibata geçtik. Hikayenin devamını biliyorsunuz.

Artık konser repertuarınıza eklenecek yeni bir albüm daha var. Konser listesinde yeni albüm parçaları mı ağırlıkta olacak, eskiler mi?

Yarı yarıya diyelim. İnsanların her konserde duymak istediği şarkılarımız ve bunun yanında tanıtmamız gereken yeni şarkılarımız var.

Yeni klibiniz "Antisocial Network" ün çekimleri, nasıldı? Videonun konsepti nedir?

Video çekimi eğlenceli idi. Stüdyo görüntüleri Glasgow’daki provalardan alınma, kalan dış çekimlerde de bir zamanlar din adamları eğiten St. Peters Koleji'nin görüntülerini kullandık. Klipteki ana fikir internetin hayatımız üzerinde etkileri... İnternet üzerinde yaşanan pek çok şey midemi bulandırıyor.

Turne planlarınız nasıl?

Önümüzdeki sene başına birkaç konser ayarlamayı umut ediyoruz. Esas amacımız bilinen bir grubun destekçisi olarak ulaşabildiğimiz kadar fazla insana ulaşıp müziğimizi duyurmak.

Unutamadığınız Man Must Die konseri hangisi?

Machine Head ile turlamak kariyerimizde en üst noktalardandı. Üç ay headliner olduğumuz konsere katılanlardan daha fazla insana bir gecede çalıyorduk. Mükemmel zaman geçirdik. Machine Head tayfası da çok sıkı adamlardı. Bizi evimizde hissettirdiler.

En iyi beş İngiliz grup sıralaman nedir?

Iron Maiden, Judas Priest, Carcass, Black Sabbath ve Napalm Death!

Şu sıralar son aldığın albüm kimindi? Bize hangi albümleri tavsiye edersin?

En son Carcass'ın "Surgical Steel" albümünü aldım. 17 yıl sessizlikten sonra bir grubun böyle bir albümle dönmesi devasa bir şey! Bunun yanında yeni Dillinger Escape Plan albümü "One Of Us Is The Killer" ı da aldım. İlk albümden bu yana Dillinger hayranıyım ve bence onlar etraftaki en özgün gruplardan. Yeni Death Grips albümü "The Money Stores" u da atlamayın derim. Bu albüm daha önce duyduğunuz hiç bir şeye benzemiyor. Punk, endüstriyel müzik ve hip hop'un karışımı. Şiddetle tavsiye ederim.

Eklemek istediğim bir şey var mı? Umarım bir gün yolunuz ülkeme düşer. İyi müzik yapmaya devam edin!

Hayranlarımıza sonsuz destekleri için minnettarız. Umarım bir gün orada çalarız!

BAĞLANTI NOKTALARI:

www.facebook.com/ManMustDie

www.manmustdie.bigcartel.com

Özgür Özçınar

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.