Pek duyurusu yapılmayan bir konser haberi ile kritiğe başlamak sık rastlanan bir yayıncılık uygulaması olmasa gerek. Los Angeles dolaylarından nev-i şahsına münhasır grup Horse the Band 5 Mayıs’ta tüm dünyada yayınlanacak yeni albümleri “Natural Death” in dünya turnesine ülkemizden başlayacaklar. 2 Nisan’da Ankara Gölge Bar, 5 Nisan’da Eskişehir Hayal Kahvesi ve 6 Nisan’da İstanbul’da Balans sahne alacaklar.
Grubun kendine özgü tarzını “Nintendo metal” gibi kabus bir tanımlamayla sınıflandırsak yanlış olmaz sanırım. Derdim ucube metal türlerine bir yenisini eklemek daha değil elbet ama başka bir tanım bulamadım inanın. Erik Ensgstrom klavyesi ve gameboy oyunlarından kopup gelmiş sampleları ile haşince şarkıların altyapılarına tecavüz ediyor; buna asli işi bass gitaristlik olan Dashiell Han Arkenstore’un baritone vokal denemeleri ve kilise orgu eklenince ortaya çıkan müzikal cümbüşü biraz olsun kafanızda şekillendirebilirsiniz umarım.
Kısa ve vurucu 16 parçadan oluşan albümün açılışını “Hyperborea” yapıyor. Kısa ve vurucu yapısı ile albümün kısa bir özeti gibi olan bu şarkının ardından Gameboy midi melodileri ve trampet ile süslü bir intor ile başlayan “Murder” geliyor. Albümün en uzun ismli parçası olma ünvanını diğer 15 rakibini geçerek bileğinin hakkıyla almaya başlayan (kritik gayet gayri ciddi bir havaya gidiyor farkındayım) “The Startling Secret Of Super Sapphire” bizlere vokalist Nathan Winneke’nin ne derece yetenekli bir vokalist olduğunu ve geniş bir ses aralığına sahip olduğunu kanıtlamak adına yazılmış gibi; ve değişken yapısı ile son derece başarılı.
“The Beach” bizleri “Face of Bear” a hazırlamak görevinde bir intro, ağlayan bir bayanın seslerinden oluşmakta. “Face of Bear” son derece saldırgan riffleri ve yer yer jazz tonlarına sahip bateri partisyonları ile dikkat çekici, benim esas merak ettiğimde o ayı hırıltılarını hangi elemanın yaptığı? “Crickets” bizi “New York
City”e hazırlayan bir intro; “New York City” ise albümün ne farklı ve keyifli parçalarından biri. Black metal vari açılışı ve blast beatlerle süslü ilk dakikalarından sonra önce gayet naif hard rock baladına, ardından hırçın bir punk /metal core eserine dönüşebiliyor. Kısaca New York’un değişken yüzünü yansıtma amacında ki grup son derece başarılı olmuş diyelim.
“Sex Raptor” ile 80’lerin güzel synth pop günlerini sevgiyle anarken; “Broken Trail” introsu ve arından gelen neşeli punk çalışma “The Red Tornado” ile olduğunuz yerde zıplamadan edemiyorsunuz. “Treasure Train” farklı şarkı yapısı ve anlık patlamaları ile Diliinger Escape plan son dönem çalışmalarını sevenlere hitap edecek bir çalışma. “His Purple Majesty” son derece az yer verilese de başarılı brutal vokal partisyonları ile ve bassist Dashiell’in anlık slap aksiyonları ile dikkat çekiyor.
Son derece neşeli garaj punk havasındaki “Kangarooster Meadows” ın ardından gelen ve dinleyenleri depressifliğin dibine vurduran enstrumantel “Rottin Horse” ile dinleyiciler ufak bir şok yaşasada zaten başından beri grup her notada bunu amaçladığı için sadece alkışlayabiliriz; aynı zamanda parçada ki kilise orgu kullanımı son derece başarılı bunu da anti parantez belirtmek gerek.
“I Think We Are Both Suffering From The Same Crushing Metaphysical Crisis” (en uzun parça buymuş yukarıda fena batırdık neyse ) albümün en sert ve en metalik parçası olarak kayıtlarımızda yerini alırken Metallica Orion tadındaki ikinci yarısı parçayı daha bir özel kılıyor.
“Lif” ile sakin ve durağan bir şekilde albümü sonlandıran grubu Mr Bungle, son dönem Dillinger Escape Plan severler başta olmak üzere ufku açık tüm rock dinleyicilerine tavsiye ediyor. Konserde görüşmek üzere.
PARçA LİSTESİ:
01. Hyperborea
02. Murder
03. The Startling Secret Of Super Sapphire
04. The Beach
05. Face Of Bear
06. Crickets
07. New York City
08. Sex Raptor
09. Broken Trail
10. The Red Tornado
11. Treasure Train
12. His Purple Majesty
13. Kangarooster Meadows
14. Rotting Horse
15. I Think We Are Both Suffering From The Same Crushing Metaphysical Crisis
16. Lif