Judas Priest'in son stüdyo albümü Nostradamus’tan bu yana 6 sene olmuş ve onca zaman nasıl geçmiş, nereye gitmiş; insan bazen hayret ediyor cidden. Arada, 2011’de Epitaph Dünya Turnesi'nin ortalarında grubun bel kemiği olarak gösterebileceğimiz K.K. Downing grupla bağlarını koparmıştı. Elbette Ian Hill gibi grubun ta en başından beri var olan böylesi güçlü bir karakterin ayrılmış olması çok büyük bir değişime gebe olabilirdi. Neyse ki Downing’in yerini alan Lauren Harris grubunun gitaristi Richie Faulkner eksikliği hissettirmemiş ama grubun müzikal kariyerine bir gıdım da olsa taze soluk getirdiğini söyleyemiyoruz, sadece boşluk doldurmuş; o da ne ölçüde, tartışılır...
Çoğumuz Tim “Ripper” Owens’ın vokalleriyle kayda alınan Jugulator (1997) ve Demolotion (2001) ile birlikte ulaşılan yeni ve görece modern çizginin bir şekilde korunacağını; hatta belki bir adım daha öteye götürüleceğini sanmıştık ama “alemlerin Rob’bı” Halford gruba geri döndükten sonra kotarılan Angel of Retribution (2005) bir anlamda hepimizi ters köşeye yatırdı. Judas daha olgun, ağırbaşlı şekilde adeta geçmişin küllerinden yükselmişti ki bu o zaman için elbette hoştu. Bugün o albümden Deal with the Devil, Revolution, Worth Fighting For ve Angel gibi şarkılar halen MP3 klasörlerimizin bir köşesinde yerini korumaya devam ediyor. 2008’de yine Rock Vault’ta benim kritize ettiğim Nostradamus ise grubun şüphesiz en deneysel, farklı albümüydü ve müzikal zenginliğine karşın çoğumuzu tatmin edemedi. (Bu arada albümün arka arkaya dizilmiş iki şarkısı Sands of Time ve Pestilence and Plague’i dinlemek bana halen büyük keyif veriyor).
Redeemer of Souls ise genel olarak ortalama bir Judas Priest fanatiğinin beklediği kadar sert ve hızlı / gümbür gümbür olmayabilir ama her nasılsa grup onca yılın ardından özünü korumayı halen başarıyor ve evet, 2014 yılındaki bir albümlerine bile “ahan da bir Judas Priest albümü” diyebiliyoruz. Angel of Retribution’daki kadar akılda kalıcı ve konserlerde marş gibi hep bir ağızdan söylenebilecek şarkılardan mahrum olsa da, bir bütün olarak, Deluxe versiyondaki Bonus parçaları da dahil ederek; iyi prodükte edilmiş, iyi çalınmış ve kesinlikle iyi söylenmiş bir albümle karşı karşıyayız.
Asıl albüm CD’sinde eski Judas günlerine yaslanan ama bünyesinde yeni bir şeyler de barındıran 13 şarkı var. Bunlardan belki de en zayıfı Redeemer of Souls ve neden bu şarkının albüme isim verdiğini anlamak güç. Dragonaut yerinde ve sıkı bir albüm giriş şarkısı ve albümdeki favorilerimden biri aynı zamanda. Halls of Valhalla insanın aklına ister istemez Grand Magus grubunu getiriyor ancak pek bir ilgisi olduğu söylenemez, albümün iyilerinden biri. O eski gençlik dönemi çığırtmalarını özlesek de Halford albüm genelinde başarılı ama yer yer de başka büyük vokalleri taklit ediyormuş gibi geliyor insana. Sözgelimi March of the Damned’den Halford’u çıkarıp Ozzy Osbourne’u koysanız çok bir şey fark etmez gibi sanki. Sword of the Damocles’te Bruce Dickinson etkisi yadsınamaz. Şahsen albümün en iyilerinden biri Cold Blooded ama doğrusu o da alışıldık Judas Priest tarzına en uzak şarkılardan biri. Bu şarkıda da Halford’ı Nick Holmes’le değiştirseniz, biraz da eğip bükmeyle ortaya sağlam bir Paradise Lost şarkısı bile çıkabilir, o derece. (Kafayı Halford’a mı taktım nedir, biri bu adamı gruptan çıkarmadan rahat edemeyeceğim galiba. Ripper geri döneydi iyiydi. :)). Metalizer Judas Priest için çok iddialı bir şarkı ismi ama o bile yeterince hızlı ve sert değil. Crossfire tam iyi bir yere bağlanacakken bitiveriyor ve gereğinden kısa tutulmuş. Secrets of the Dead, Reedemer of Souls’la birlikte albümün en zayıf şarkılarından biri; tipik bir metal baladı için fazla gürültülü, bir speed metal parçası içinse fazla yavaş. Belki Halford’un solo albümünde iyi durabilirdi ama burada beklenen etkiyi verememiş. Albümün kesinlikle en iyisi hemen her açıdan Battle Cry ve şahsen albüm adının da Battle Cry olması gerektiğini düşünüyorum. Judas Priest ruhu bir tek bu şarkıda var sanırım (elbette zevkler ve renkler tartışılmaz). CD’nin son şarkısı The Beginning of the End hoş bir kapanış şarkısı olmuş. Judas Priest’in en sevdiğim şarkılarından Before the Down kadar olmasa da güzel bir balat ve belki de ilerleyen yıllarda albümden geriye kalan / hatırlanan 2-3 şarkıdan biri olacak.
Redeemer of Souls’un Deluxe Edition'ı bonus 5 şarkı daha içeriyor. Glenn Tipton neden bu şarkıların diğerlerinden ayrı tutulduğunu diğer 13 şarkıdan daha farklı hissiyat ve karakteristiğe sahip olmalarıyla ifade ediyor. Teknik olarak bu parçalar Judas Priest’in Screaming for Vengeance’ıyla (1982) Def Leppard’ımsı bir eğilim sergilediği Turbo Lover (1986) zamanlarındaki çalışmalarını akla getiriyor. Sözgelimi Snakebite, Screaming for Vengeance albümünden fırlamış gibi. Sanki özellikle bu 5 şarkı 80’lerde kaydedilmişler de kısmet bu albümeymiş gibi bir izlenim bıraktı bende. Belki de bu yüzden ilk 13 şarkıdan daha fazla sempatimi kazandılar. Deluxe Edition bütünü için favorim Tears of Blood ama diğer 4 bonus şarkı da dinletiyor kendini. Never Forget, The Beginning of the End’le yarışır nitelikte keyifli bir balat olmuş mesela.
Sololar albümün en can alıcı kısmı belki de, gayet iyi çalınmış ve şarkıları monotonluktan kurtarıyor. Gitarlar hemen hemen bütün parçalarda çok iyi çalınmış, Scott Travis de bateride kendisinden beklenen performansı fazlasıyla sergilemiş. Redeemer of Souls’un gerek teknik gerekse nitelik açısından bir eksiği yok ama albüm ne gerektiği ölçüde yenilikçi ne de beklendiği ölçüde sert ve hızlı. Hiç değilse Angel of Retribution’daki gibi birkaç vurucu ve akılda kalıcı şarkı içerseydi daha bir anlamlı olabilirdi. Bu şekilde ne yazık ki kolay tüketilebilir olmuş, kısa bir süre sonra kulaklar eski şarkıları aramaya başlıyor. Özetle Judas Priest’ten beklediğimiz o harika gaz bu değil dostum!
PARÇA LİSTESİ:
01. Dragonaut
02. Redeemer of Souls
03. Halls of Valhalla
04. Sword of Damocles
05. March of the Damned
06. Down in Flames
07. Hell & Back
08. Cold Blooded
09. Metalizer
10. Crossfire
11. Secrets of the Dead
12. Battle Cry
13. Beginning of the End
Bonus 01. Snakebite
Bonus 02. Tears of Blood
Bonus 03. Creatures
Bonus 04. Bring It On
Bonus 05. Never Forget
BAĞLANTI NOKTALARI:
www.judaspriest.com
www.facebook.com/officialjudaspriest
Yıllar sonraki ilk albüm kritiğim. Sürç-i lisan ettiysem affola. 😉
Hasan beni yanılttı, yazmaz diyordum… En güzeli bu walla… 40 sene yazma, daha sonra yaz herkes seni konuşsun neeeeeeee? yazdı mı falan diye merak içinde kalsın, seni gidi Hasaaaaaaaannn 🙂
Okudum güzeldi, eline sağlık.
3 yıl sonra görüşürüz yeni bir kritikle 🙂
Pişmaniye olan tüylerin getirdiği ağırlık ve toprağa yaklaşmanın maneviyatı ile kotarılmış bu albüm "bize" hitap ediyor. Ve yazın güzel, tamlamaların ve sıfat kalıpların ile bir h.b. makalesi olduğu hemen dikkat çekiyor 🙂
Ne içtiysen ben de içmek istiyorum 🙂
Judas Priest dinleyerek büyümüş biri olarak sadece Redeemer of Souls'un albümde ki en zayıf şarkılardan biri oldğunu söylediğin kısma katılıyorum..