Sevgi ve aşk garip bir kavram; bir zamanlar dünyanızı dolduran hayatınızın merkezi olan kişi ya da kişiler zaman geçtikçe bir anda size yabancı olabiliyor, sancılı ayrılık süreci sonrası bir zamanlar taptığınız kişinin hareketlerini görünce kendi kendinize "bu muymuş" diyebiliyorsunuz. Girizgah anlamsız oldu belki, zira konumuz aşk ve sevgi değil, fakat Dave Mustaine isimli zat-ı muhterem yukarıdaki tüm örneklemelere birebir uyuyor. Dave Mustaine yaşayan efsane Metallica'nın ilk iki albümüne besteleri ile damgasını vurmuş, sonrasında Megadeth ile kıskanılası bir kariyere imza atmış kişilik... Ben ve benim kuşağımdan pek çok kişi için thrash metalin tanımları Megadeth'in albümlerinde saklı. Ortaokul ve lise yıllarında her sözünü düstur bellediğimiz, mimiklerine, jestlerine kadar taklit ettiğimiz adam nedendir bilinmez içinden bir türlü Metallica saplantısını atamadı. 90'lı yıllara "dev" kadrosu ile giren Megadeth ne yazık ki müzikal gelişimini Metallica rotasına eklemledi ve her albüm onların müzikal çizgisi doğrultusunda gitti. Bu durum bile benim için şikayet konusu değil zira o kadronun ürettiği her eser bir şekilde kendini dinletiyordu. (safkan thrash beklentisindeki romantik dostlarımız hariç).
Filmin kopuşu ise kadrodan Marty Friedman'ın ayrılışı ile başladı bence, grubun yumuşamasının tek suçlusu olarak gösterilen Friedman'ın gidişi sonrası çıkan köklere dönüş albümü olarak lanse edilen World Needs a Hero bir iki ortalamanın üstü, kalanı vasat parçaları ile hem daha sonra çıkacak Megadeth albümlerinin prototipi idi, hem de makine düzeninde işleyen sistemin artık iflas ettiğini adı ile haykırıyordu.
Dave Mustaine eklem rahatsızlığından dolayı grubu dağıtıp daha sonra tekrar toparladığında karşımıza ilk System has Failed ile geldi (isim manidar değil mi?) hemen akabinde Megadeth tarihinin en kötü kadrosu ile diskografisinin en kötü ürünü United Abominations'a imza attı. Geçen zamanda grup kadrosunu Nevermore ve Jag Panzer'den tanıdığımız klasik heavy metal kökenli Chris Broderick ve Jamie Lomenzo ile takviye etti; ardından yağmur gibi yağan promosyon ve polemiğin ardından karşımıza son albümleri Endgame ile geliyor...
Endgame 2000'lerin ilk yarısında çıkan diğer sözde Megadeth albümlerine göre son derece derli toplu bir yapıya sahip. Yıldızını gitgide parlatan prodüktör Andy Sneap'de prodüksiyon koltuğunda çicek gibi iş çıkarmış. Yaptığı en olumlu işlerin başında bass gitarları uzun zaman sonra gümbür gümbür kaydetmesi geliyor. Gümbür gümbür kaydedilen bass gitarlar albüme daha canlı ve coşkulu bir hava katıyor. Bunun yanında iki deli gitaristin parmak kanatan riff ve melodilerini tüm detayları ile seçebiliyoruz. Dave Mustaine albüm öncesi verdiği binlerce demecinde Endgame için çıkmış en iyi Megadeth albümü diyip durdu, fakat albümü dinlerken aldığım tek tat eski Megadeth albümlerinin bir kolajı. Parmak kanatan riffler, delişmen gitar soloları ve parçayı sürüklemekten uzak nakaratlar albümün vuruculuğuna bence ciddi şekilde gölge düşürüyor. Yer yer son derece coşkulu ve yıkıcı anlar barındıran bir albüm olsa da altın yıllarda yayınlanan albümler ile kıyaslarsak eğer Endgame cidden sönük kalıyor.
Parça Listesi
1. Dialect Of Chaos
2. This Day We Fight!
3. 44 Minutes
4. 1,320
5. Bite The Hand That Feeds
6. Bodies Left Behind
7. Endgame
8. The Hardest Part Of Letting Go... Sealed With A Kiss
9. Headcrusher
10. How The Story Ends
11. The Right to Go Insane