Çocukluk ve ilk gençlik yıllarında metal müziğe gönül veren yurdum gençlerinin belki de en unutamadığı simalar kasetçi abilerdir. Harçlıklardan arttırılan paralar ile düzenli olarak bu yüce simalar ziyaret edilir ve bir hafta sonra almak adına siparişler verilirdi. Kasette sahip olacağımız iki format vardı 60’lık ve 90’lık. Bunun yanında fotokopi kapak ise her zaman ekstra ücrete tabidir ve dönemin önemli lükslerindendir. 90’lık kaset her ne kadar pahalı olsa da müziğe aç ve parasız olan dönem gençliğinin öncelikli tercihi olmuştur ve olacaktır . Bunun yanında kasetçi ağabeylerimizin bizlere yaptığı bir diğer güzellik ise kasetlerin sonundaki başlığa verilen siparişin türdaşı bir gruptan koklatmalık birkaç şarkı daha ekleyerek ağzımıza bir parmak bal çalmalarıdır. Bu aynı zamanda içten içe verilen “Bak x grubunu sevdiysen y grubunu da seversin ve iki grubu da nereden temin edeceğini biliyorsun” mesajıdır.
Bizim kasetçi abilerden tercihimiz ise Pentagram Cenk olmuştu. Bize züğürt yıllarımızda her türlü kolaylığı sağlayan ve müzikal zevkimizin şekillenmesine katkıda bulunan Cenk abi ile olan anılar ayrı bir yazı konusu ya neyse....Uzunca bir girizgahın ardından konunun Metal Church kısmına dönersek yıllar önce çektirdiğim Kreator/Vendetta karışık kasedinin içinde tanışmıştım Metal Church ile. “The Dark” ve “Blessing in the Disguise” albümünden tadımlık dört şarkıyı dinlediğim an David Wayne’in sesine vurulmuştum adeta. Bunun yanında her daim grubun toparlayıcısı olan Kurdt Vanderhoof’un eşsiz ve klasik rock temelli ayrıcalıklı tekniğini de es geçmemek gerekli. Devrimsel nitelikli ilk üç albümün sonunda ivmesinde düşüş olan grup 1993 senesinde pek çok thrash metal grubunun seçtiğini yapmış ve “Hanging in the Balance” albümü sonrası dağılmayı seçti. 1998 yılında grubun ilk iki albüm turnesinde kayıtları yayınlayan grup gördüğü ilginin ardından David Wayne’li kadroyla toplanmış ve gayet vasat sayılacak “Masterpeace” albümünü yayınlamıştır.2005 yılına gelindiğinde ise Dimebag Darrell’ın ardından ikinci bir trajedi daha yaşanır. David Wayne saçma bir araba kazasının ardından yaşama veda eder. Her fırsatta vokalistleri Wayne’e saygılarını dile getiren grup 2006 yılında kült albümleri “The Dark” ın çıkışından 20 yıl sonra bu albüme ithafta bulundukları “A Light in the Dark” albümü ile karşımızdalar. Bu kez mikrofonun başında daha önce grubun köklere dönüş albümü olarak lanse edilen “The Weight of the World” de görev yapan Ronny Munroe var. Munroe Wayne göre daha kırçıllı ve yırtık diye tabir edebileceğimiz ses rengine sahip. Albüm aynı adı taşıyan “A Light in the Dark” ile açılıyor. İlk göze çarpan grubun klasik hard rock temellerine daha çok yaklaşması olmuş. Ama yüksek temposu ile açılış için kesinlikle uygun bir seçim. Hemen arkasından gelen “Beyond All Reason” değişken temposunun yanında grubun klasikleşmiş akustik gitar arpejlerine de yer veriyor. “Mirror of Lies” dinamik bateri ve gitar partisyonları ile yer yer power metale göz kırpıyor ama kesinlikle çok başarılı bir şarkı. Bu şarkıda Munroe ve Vanderhoff adeta ışıldıyor. “Disappear” kritiğin başında da belirttiğimiz akustik gitar arpeji ile açılıyor. Kısa ama insanı içine alan arpejlerin hemen akabinde distortion gitarlar rock’n’roll variriffler ile Munroe’ye eşlik ediyor. Bass gitar ve bateri ortaklığına sahip girişle açılan Munroe’nun vokali ile süslenen “The Believer” ağır ve her an patlamaya hazır hali ile albümü sürükleyen şarkılarından “Temple of theSea” adı ile klasik rock şarkılarını çağrıştıran bir çalışma. Düşük tempolu girişi, sonradan yükselen tansiyonu, başarılı bass gitar kullanımı ve Munroe’nun vokal gösterisi ile ilk iki albüme bir saygı duruş adeta. “Pill for Kill” ile grup tekrar gaza basıyor ve tempoyu yükselitiyor.:
“Here, take this andeverything will be fine, trust me…
Last night another deception you think you’re going insane
Demons rising as you cast them away little pills of color make them stay
Just another pill have you got your fill
Just another pill a pill for the kill”
Albüm hiç hız kesmeden “Son of the Son” ile devam ediyor. Ne mutlu ki uzun zaman sonra Metal Church David Wayne’in eksikliğine rağmen bizleri memnun ediyor. Albümün genelinde olduğu gibi K.Vanderhoof/R. Munroe ortaklığı ile kotarılan “Blinded by Life” ile albüm genelinde son kez gaza basılıyor.Albümün sonunda ise eski hayranları mest edecek bir süpriz var. Grup kült albümleri “The Dark” dan “Watch the Children Pray” i tekrar yorumlamış. Munroe,David Wayne olmaya çalışmadan kendinden bir şeyler katmaya çalışmış, bu takdir edilecek bir durum ama bana sorarsanız hala beynime kazınan o eşsiz David Wayne yorumu ile dinlemek isterim bu şarkıyı.
Sonuç olarak hard rock, heavy metal ve thrash dinleyicilerine gönül rahatlığı ile bu albümü tavsiye edebilirim. “The Dark” ın 20. yılı şerefine kaydedilen bu albüm hoş bir nostaljiden çok daha fazlasını taşımakta.