Queensryche - Operation: Mindcrime II

RICHTER ÖLÇEĞİNE GÖRE...

Müzikalite5
Ruh5
Sunum5
Özgünlük5
İsmi hürmetine dinledim siz dinlemeden geçin
5

ŞİDDETİNDE!

Queensryche - Operation: Mindcrime II

Takvimlerde yıl hanesi 1988’i gösterdiği sırada Dickinson & Harris Co., ben dahil pek çok Maiden fanına göre Maiden tarihinin en iyi albümünü olan “Seventh Son of Son” ı yayınlamıştı. İngiltere’nin bu dev grubuna yanıt ise okyanusun öbür yakası olan Seattle’dan geliyordu. Henüz üçüncü albümünü yayınlayan Queensryche, “Operation Mindcrime” ile adını devlerin arasına yazdırdı. öyle ki “Seventh Son...” albümünü ilk yazım aşamasından itibaren konsept bir albüm olarak planladıklarını açıklayan Dickinson, “bizim yapmayı planladığımız her şeyi bizden çok daha iyi yaptılar.” diyerek gruba saygı duruşunda bulunmuştu.

Yükselişine “Empire” ve “Promised Land” albümleri ile devam eden Queensryche ne yazık ki bu iki albümden sonra çıkarttıkları her albüm ile hayranlarını hayal kırıklığına uğrattı. Bu senenin başlarında, “Operation Mindcrime 2” projesinin açıklanması ise grubun hayranlarında hem büyük bir heyecan hem de büyük bir şüphe uyandırdı.

 

İlk Operation Mindcrime'da anlatılan hikayeyi kısaca özetlersek; sokaklarda yaşayan uyuşturucu bağımlısı Nick bir anda kendini güç delisi Dr. X’in ağına düşmüş olarak buluyordu. Dr. X’in beyin yıkama programı ile bir suikastçıya, ölüm makinesine dönüşen Nick; siyasetçilere, din adamlarını birer birer temizliyordu. Derken Nick’in yolu rahibe Mary ile kesişiyor, genç adam aradığı sevgiyi Mary’de buluyordu. Mary’nin şüpheli ölümü ile göz altına alınan Nick'in, hücresindeyken her işlediği cinayet için yaktığı mumların alevlerinin arasında kalması ile albüm sonlanıyordu...

Bu yeni devam albümünü incelemeye başlamadan önce grup kadrosuna bakmakta yarar var. Grup, Chris De Garmo hariç orijinal kadroyu koruyor. Fakat Chris De Garmo’nun yokluğu albümde her saniyede hissediliyor desem yeridir. Bunun yanında albümün ve hikayenin önemli kahramanlarından “Sister Mary” e ses veren, ve kendi de bu albüm ile özdeşleşen Pamela Moore da konuk vokalist olarak mikrofona geri dönmüş durumda; ve ne mutlu ki hala o etkileyici sesini duyurduğu her saniye bizi uçurmaya devam ediyor. Bunun yanında Dr. X karakterine ses veren ise bir başka heavy metal efsanesi Ronnie James Dio!

Albüm yaylı çalgılar ile kotarılmış, kısa ama etkileyici intro Freiheit Ouvertüre ile açılıyor. Hemen arkasından gelen I am American gösterişli gitar rifflerine sahip, ama Geoff Tate’in (ne yazık ki albüm boyunca kendi özgün tarzından ziyade bu tarzı benimsemekte) Dickinsonvari vokalleri ve nakarattaki aşırı milliyetçi mesajları ile hayal kırıklığına uğratıyor. One Foot in Hell'de ise Pamela Moore; Sister Mary karakteri ile 18 yıl sonra bizlere tekrar merhaba diyor, bunun yanında parçanın geneline yayılan blues-vari gitar riff'leri gayet başarılı. One Foot in Hell ve onun takipçisi Hostage'da yaylı çalgıların başarı ile Queensryche müziğine yedirilişine tanık oluyoruz.

Speed of Light son saniyelerine dek vasat bir şarkı, ama şarkının son anlarında Pamela Moore’un katılımı şarkıya renk getirmiş. Nikki’nin Dr. X’ten aldığı Mary’i öldürme emri karşısında yaşadığı bocalamayı ve Mary’i kaybettikten sonraki pişmanlığını hissedebiliyoruz. Tate ve Moore kapışmasını dinlemek çok ama çok zevkli. Sign Says Go, başarılı gitar solosu ile dikkat çekiyor. Ama ne yazık ki yazının başında belirttiğim üzere De Garmo gibi yaratıcı bir ismin kadroda bulunmayışı sebebiyle albüm genelinde başarılı gitar sololarına fazlaca rastlayamıyoruz ne yazık ki...

Re-Arrange You ile beraber albümde tempo hissedilir şekilde yükseliyor. Geoff Tate’in vokal oyunları etrafında şekillenen şarkı akılda kalıcı nakaratı ve yaylı çalgıların başarılı kullanımı ile oldukça başarılı. Hemen arkasından giren The Chase ise albümdeki en başarılı çalışma bence. Kısa süresine rağmen vahşi heavy metal riff'lerine, klavye geçişlerine ve yüksek tempoya sahip bu şarkıyı ve daha önemlisi Dio-Tate düetini dinlemek keyifli. If I Could Change It All, Nikki’nin pişmanlığını ve farkında olmadan işlediği tüm o eylemlerden ötürü hissettiği vicdan azabını bize oldukça iyi yansıtan bir şarkı. Takipçisi olan ... And International Confrantation ile beraber dinlenmesini tavsiye ederim. Şarkı özellikle giriş kısmı ile oldukça vurucu. Albümün kapanışını yapan All the Promise ise dinleyeni alıp götüren Queensryche baladlarına örnek. Pamela Moore’un sesi, Operation Mindcrime’daki unutulmaz “Suite Sister Mary”e gönderme yapan klasik gitar partisyonları ve mükemmel solosu ile albüm için iyi bir kapanış.

Sonuç olarak “Operation Mindcrime” ismi bile belli bir satış rakamını getiren bir marka, ama Queensryche serinin ilk halkası ile çıtayı o kadar yükseğe koydu ki, bırakın diğer grupları artık kendileri bile o sınırlara yaklaşamıyorlar. Yer yer çok güzel anlar bıraksa da ilk albümün vuruculuğundan uzak bu albüme yine de kulak kabartmanızı tavsiye ederim.

ŞARKI LİSTESİ

1. I'm American
2. One Foot In Hell
3. Hostage
4. The Hands
5. Speed Of Light
6. Signs Say Go (Will I Surrender?)
7. Re-Arrange You
8. The Chase
9. A Murderer
10. Circles
11. If I Could Change It All
12. An Intentional Confrontation
13. A Junkie's Blues (Everything Will Be Alright)
14. Fear City Slide
15. All The Promises

Baran Şahin

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.