Nettlethrone

Nettlethrone

Rock Vault : Selamlar; Nettlethrone cephesinden hayat nasıl gidiyor? “Dissonant Progression” a ilk tepkiler nasıl?

BURAK @ NETTLETHRONE : Selamlar, Nettlethrone cephesinde hayat her zamanki gibi yoğun ve müzikle dolu bir şekilde devam ediyor. “Dissonant Progression”a gelen dinleyici yorumları bizi çok mutlu etmekte, profesyonel bazda ise henüz beklemekte olduğumuz onlarca dergi/webzine kritiği var, fakat şu ana kadar bize ulaşanlardan dolayı da bir hayli memnunuz.

Albüme dair ilk merak ettiğim kapak tasarımı hakkında. Justin Bartlett bence kapak tasarımı ile harika bir iş çıkartmış. Seth Siro Anton ile beraber yakın dönemde en beğendiğim çizer olan Bartlett ile çalışma nasıl gerçekleşti? Kapak tasarımını hazırlarken müziğiniz dinledi mi? çıkan sonuç sizi ne ölçüde tatmin etti?

BURAK : Justin, sanat tasarımı için aramızda konuşmaya başladığımız ilk andan itibaren çalışmak istediğimiz birkaç kişiden biriydi ve Empire aracılığı ile irtibatta olduğumuz Jacek Wisniewski ile çalışma ihtimalimiz ortadan kalktıktan sonra yöneldiğimiz ilk isim oldu. özellikle ben Justin’in Trap Them ve Intronaut için yaptığı işlerin büyük bir hayranıyım, bununla birlikte imzası olan ürünlerin hepsinin standart “metal” tasarımlarından farklı olması nedeniyle kendisiyle çalışmak istedik. Kendisiyle iletişime geçtiğimizde bize müziğimizi çok beğendiğini ve birlikte çalışmaktan memnuniyet duyacağını belirtti. Tasarımın yapıldığı 1 aylık süre boyunca devamlı Justin ile iletişim halindeydik, şarkı sözleri ve albümün temelindeki bazı fikirler hakkında bol bol görüş alışverişinde bulunduk ve bizim için eğlenceli onun içinse sanırım biraz yorucu bir sürecin ardından tasarım tamamlandı. Ortaya çıkan işten %100 memnunuz, şarkılarda bahsedilen konular tasarımda tam anlamıyla yansıtıldı ve Justin bunu yaparken belli simgeleri açık bir şekilde gösterip işin bir nevi büyüsünü bozmaktansa muhteşem bir işçilikle kitapçığa yedirmeyi başardı. Tasarımı dikkatle inceleyenler muhtemelen ufak detayları birleştirip daha büyük çerçevedeki resmi farkedeceklerdir.

Piyasada ciddi anlamda adınızı duyuran “Blueprint” demosu ve debut albüm “Dissonant Progression” ın çıkışına kadar yaşananları kısaca özetlemenizi istesem? Malum kısa zamana çok önemli gelişmeler sığdırdınız; vokal değişikliği ve Empire Records ile yaşananlar ilk aklıma gelenler.

BURAK : “Blueprint” çıktıktan sonraki ilk amacımız stabil bir kadro oluşturmaktı. çağlar (Suicide, Cenotaph, Ominous Grief) kayıtta geçici olarak çalmıştı ve bas gitaristimiz de yoktu. Birkaç eleman değişikliğinin ardından 2004 sonbaharında o sırada Despised’da çalan Kaya davulcu olarak gruba girdi ve bir nevi ben, Tankut ve Nazmi Can olarak biçimlenen çekirdek kadro bir üye daha kazanmış oldu. Kadro tamamlandıktan sonra canlı performansa ağırlık verdik, bu süre zarfında Vader, Sick Terror, Suicide, Self Torture, Cenotaph, Dreamtone gibi birçok grupla aynı sahneyi paylaştık. 2006’da şu anki basgitaristimiz Cem kadroya dahil oldu ve Cem’in gelişiyle beste yazımı da hız kazandı. 2007 başında beste yazımını tamamlayıp Mart ayında albüm kaydına girdik. Albümün tüm kayıt, miksaj ve mastering işlemleri Nisan ortasında tamamlanmıştı. Albüm hazırlanır hazırlanmaz şirketlere promo paket yollamaya başladık. Demodan beri irtibatta olduğumuz birkaç şirket vardı hali hazırda, bununla birlikte albüme de gelen teklifler oldu. Empire, bu teklifler arasında bizim için en makul olanını öneren şirketti, fakat websitemizde de daha önce açıkladığımız nedenlerden dolayı anlaşma imzalanmadan iptal oldu. Empire’a bağlı bulunduğumuz 3 aylık süre zarfında bizle ilgilenen diğer birçok şirketi de elimizden kaçırmış olduk ki bu isimlerin arasında Season of Mist ve Lifeforce gibi şirketler de vardı. Ghostwall’u kurup albümü kendimiz yayınlamaya karar verdikten sonra ise işler çok daha rahat bir şekilde gelişti bizim için (İşin bürokratik kısmı bir yana tabii...). O dönemde aynı zamanda eski vokalistimiz Nazmi Can’la da konser ve çalışma zamanları açısından bazı sorunlar yaşıyorduk ve bu süreç Can’ın gruptan ayrılmasıyla noktalandı. Nazmi Can grubun asıl üyelerinden biriydi ve kendisiyle ayrılmak bizim için bir hayli zor oldu, fakat ayrılma kararını birlikte aldık. Hatta yeni vokalistleri denerken kendisinin de görüşlerini almayı ihmal etmedik. Kadro sorunu uzun süre canımızı sıkmadan, Mustafa’nın gruba girmesiyle son buldu. Pek kısa olmadı ama 2004-2008 arasındaki dönemi böyle özetleyebilirim sanırım 

Ghostwall Records’un kuruluşuna değinelim isterseniz. Neredeyse ciddi amaçları olan her grubun ortak şikayetidir yurdum plak firmalarının yetersizliği, kayıtta gruba destek olmak tatlı bir hayal ; promo gönderilmesi ve gruba pazarlama yapılması gereksiz bir masraftır. Bütün gruplar sözde bu düzenden şikayet etmektedir, ama şu ana dek bu çark -sizin gibi birkaç grubu dışarıda bırakırsak- hala dönüp duruyor. Bu yaman çelişkiye ne diyeceksiniz?

BURAK : Bunun çeşitli nedenleri var ve iş bir noktadan sonra yumurta-tavuk olayına dönüyor ne yazık ki, fakat bizim açımızdan olayı açıklamak gerekirse grubun amacı demo sonrası dönemde “herhangi” bir yabancı şirketle anlaşmak değil, grubu olabildiğince iyi tanıtacak, ürünlerimizi iyi dağıtabilecek bir şirketle anlaşmaktı. Albümle birlikte bu fırsatı da yakaladık, fakat kaderin garip cilveleri sonucu bu durum gerçekleşmedi. Bu sırada yerli bir şirketle görüşmeyi de düşünmedik çünkü tabloya baktığımızda “bu şirketlerin yaptığını biz de yaparız” düşüncesi hakimdi bizde. Ghostwall da bunun sonucu olarak kuruldu. Amacımız zaten albümü muhtemel hedef kitleye ulaştırmaktı ve bunu şu ana kadar başardığımızı düşünüyorum. Yerli piyasaya biraz daha genel hatlarıyla bakmak gerekirse birçok grup “albüm çıksın da nasıl çıkarsa çıksın” mentalitesinde olduğu için senin de belirttiğin çelişki sürmeye devam ediyor.

Bunun yanında hazır müzik endüstrisinden bahsetmişken plak firmalarının ve albüm satışlarının gitgide önemini kaybettiği; olayın canlı etkinlikler, merchandising (sahi ufukta var mı Nettlethrone merchandise planları? ) faaliyetlerine döneceği günün her geçen gün daha da yaklaştığını görüyorum şahsen. Malum Prince, Radiohead gibi dev isimler albümlerini internette hayranlarına sunuyor, Madonna Warner Bros ile milyon dolarlık kontratını feshedip bir menajerlik şirketi ile geniş kapsamlı anlaşmalar yapabiliyor. Müzik pastasının en büyük diliminde bu hareketlenmeler olurken neredeyse en küçük dilim sayılabilecek ekstrem türlerde sizce gelişmeler nasıl olur?

BURAK : İlk olarak merch konusunu aydınlatayım, evet merchandise planlarımız var hatta şu an tişört tasarımı da gene Justin Bartlett tarafından hazırlanmakta. Müzik pastasından büyük pay alanlar için albüm satışları eskisi kadar önemli değil, dediğin gibi konser gelirlerinin, merchandise satışlarının önemi büyük ölçüde arttı. Bu bakımdan Radiohead’ın misal albümünü alışılagelmiş yöntemlerle değil de, “gönlünüzden ne koparsa verin” ya da bedava indirin şeklinde yayınlaması kendileri için değil plak şirketleri için bir sorun teşkil ediyor. Grup işin sonunda arena konserleri vermeye devam edecek. Ekstrem türlerde olacak gelişme ise buna birebir paralel olmayacaktır. Yeraltındaki müziği takip edenler için “müzik sadece müzik” olmadığı için ana akım piyasanın kuralları yeraltı piyasasında pek işlemez. Plak gibi birçok kişi için ölü olan bir format hala yeraltı şirketleri/grupları tarafından sıklıkla kullanılıyor. MP3’ün satışları etkileme oranlarına bakarsanız popüler türler inçok daha fazla darbe yediğini görürsünüz. Ekstrem tür dinleyicileri müziğe daha sadık olduklarından alım sayılarını azaltsalar da albüm satın alma alışkanlıklarından vazgeçmiyorlar. Bununla birlikte tanıtım olanağı kısıtlı olan grup ve şirketlerin MP3 paylaşımı yoluyla isimlerini duyurmaya çalışmaları da işin bir başka yönü. Ben uzun vadede MP3 ve dijital satışların yeraltı müziğinin kurallarını çok radikal şekilde değiştireceğine inanmıyorum.

Birazda “Dissonant Progression” dan konuşalım isterseniz. Karar vermek sizler için zor olsa da albümdeki favori parçalarınızı sorsam. Dinledikçe yeni şeyler bulduğum albümde ilk başta ki favorim “Aesthetics of a Dead Art” olsa da şu sıralar “Vindication” ve “Inertia” ağır basıyor.

KAYA @ NETTLETHRONE: Bu aynen benim içinde geçerli “Aesthetics of a Dead Art” favori parçamdır. Hatta sanıyorum ki grupça en sevdiğimiz parça budur, çünkü daha ilk provada baştan sona hatasız çalmıştık (“A Vindication” da aynı şekilde olmuştu sanırım.) Bunların dışında ek olarak “Within These Walls” diyeceğim.

BURAK  : Kendi adıma konuşmam gerekirse, favori parça seçmek tam anlamıyla imkansız benim için. “Hepsini çocuğum gibi seviyorum” geyiği yapmayacağım ama her şarkı ayrı ayrı farklı anlamlar ifade ediyor benim için. Aslında şu ana kadar bize gelen yorumlarda da ortak bir şarkı üzerinde pek durulmuyor, favori şarkılar farklılık gösteriyor.

TANKUT @ NETTLETHRONE: Her parçanın yeri ayrı olmakla birlikte kendime göre öne çıkan bazı parçalar var. “A Vindication” konusunda Kaya’yla aynı fikirdeyim, bunun dışında da “Within These Walls” ve “Nine Hundred Days”i de bu listeye ekleyebilirim.

Fanatizm, kutuplaşma ve militarist ideolojilerin gün geçtikçe daha çok yerde karşımıza çıktığı günlerde söyleyecek sözü bulunan ve tavrını esirgemeyen insanla olarak gördüğüm sizler ne diyeceksiniz?

BURAK : Din nasıl toplumların afyonuysa fanatizm de sağduyunun ve diyaloğun marjinalize edilmesi için kullanılan bir maşadır. Bir tarafta binlerce yıllık uygarlık birikimi ve tarihi miras ile ilerlemeye çalışan insanoğlu, diğer tarafta tarihte defalarca yaptığı hataları günümüzde de tekrarlayarak bu gelişime balta vuruyor. “Dissonant Progression”ın temelinde yatan düşünce buydu ve her geçen gün bu olgunun, insanlığın sağlıksız gelişiminin git gide güçlendiğini üzüntü içerisinde izliyoruz. 2. Dünya Savaşı’nda verilen kayıpların 5 katı insan, 10 yıl içerisinde sadece açlık sebebiyle ölürken, devletlerin önceliği soğuk savaştan kalma realist teoriler ışığında planlanan saldırgan dış politikalar oluyor hala. Bunları düşünmeme ve söylememe rağmen pek idealist bir insan değilim, yaşadığımız dünyanın gerçeklerinin ve çarkın işleyişinin farkındayım ne yazık ki, ve her ne kadar grupta hepimiz benzer şeylere kızıp öfkelensek, benzer şeylerden şikayet etsek de; üzerinde kafa yorduğumuz şarkılarımıza konu ettiğimiz şeyler, dile getirdiğimiz söylemler eninde sonunda 5 kişinin kolektif düşüncesi olarak kalıyor. Müzik eskisi gibi kitleleri yönlendirecek bir araç değil, belki de böyle olması, müziğin kişiselleşmesi daha yararlıdır, bu konuda şu an kesin bir yargıya varamıyorum. Ama en azından daha çok insanın müzik vasıtasıyla bir şekilde kendisini farklı görüş ve düşüncelere açabilmesini isterdim. Şu an Türkiye’de de yaşanan gelişmelerin çoğu köhne ideolojik hesaplaşmaların ve bu ideolojiler çerçevesinde oluşan hastalıklı kutupların bitmeyen kavgasının bir izdüşümü ve belki de şu an en çok ihtiyaç duyduğumuz şey silahlara ya da silah gibi kullanılan kalemlere sarılmadan önce biraz daha fazla düşünmek, özellikle de ideolojik fanatizmin zincirlerinden kurtulup karşımızdakileri daha iyi anlamaya çalışmaktır.

İyi müzisyen olmanın yanında iyi bir dinleyici olduğunu bildiğim Nettlethrone tayfası 2007 yılında neler dinledi?

BURAK : Teşekkürler öncelikle. Yüzlerce grup vardır muhtemelen 2007’de bir şekilde kulağımda yer eden fakat şu an aklıma gelen geçen seneki favorilerim olarak Entombed, Behind Enemy Lines, Victims, Sinking Ships, Insect Warfare, Sage Francis, Ceremony, World Burns To Death, Dödsdömd, Final Fight, Deathevokation, Thema Eleven, Fucked Up, Frank Turner gibi isimleri sıralayabilirim.

KAYA : Gojira - “From Mars To Sirius”, Disavowed - “Perceptive Deception”, Self Torture - “Dead Center”, Mumakil - “Customized Warfare”.

Dreamtone, Decimation, Self Torture ve siz bence son dönem Türk metal müziğinin yüz akı olan grupları oluşturmaktasınız. Sahi nedir bu Ankara’dan yükselen ve “az laf çok iş” mantığını düstur edinen grupların sırrı?

KAYA : Adana'nın kebabı, Afyon'un sucuğu, Malatya'nın kayısısı meşhursa, oralarda güzel yapılıyor veya yetişiyorsa bu tip şeyler, metal müzik de Ankara'da iyi yapılıyor gibi absürd bir örnek verebilirim. Her ne kadar tek bir ile bağlamak istemesem de sanırım Ankaralı grupların bu işi daha ciddi yapıp, adımlarını daha sağlam attıklarını görmek mümkün. Bu biraz da yapılan işe olabildiğince fazla önem vermekten geçiyor.

BURAK  : Kaya’ya katılıyorum ben de, olay bu işi ne kadar ciddiye aldığınızla alakalı. Birçok kişi “ciddiye alma” meselesini rock star triplerine girmekle karıştırıyor, tıpkı “underground” ya da DIY tavrını “özensizlikle” karıştırdıkları gibi. Fakat, Ankara’dan çıkıp adını piyasaya sağlam bir şekilde yazdıran gruplara bakarsanız hepsinin doğru adımlar attığını, ciddi bir şekilde çalıştıklarını görebilirsiniz. Bu tabii ki Ankara’dan çıkan her grubun iyi olduğuna, ya da diğer şehirlerden çıkan grupların daha kötü olduğu anlamına gelmiyor. Ayrıca bir diğer etken de bizim jenerasyonumuzun önünde Cenotaph, Suicide, Self Torture, Corroded gibi gerek tavır gerekse müzik anlamında örnek alabileceğimiz birçok Ankaralı grubun olmasıdır.

TANKUT  : Son dönemde Ankara piyasası gerçekten de umut vaad ediyor. Bu işin aslında pek bir sırrı yok. Burak ve Kaya'ya aynen katılarak, tek sırrın işi ciddiye almak olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca Ankara piyasası, özellikle Istanbul’a kıyasla daha birbirinden haberdar olduğu ve gruplar arasında daha yakın iletişim olduğu için kalitenin arttığını düşünüyorum.

Nettlethrone’un gelecek planları nedir? Yakın zamanda sizleri İstanbul’da izleyebilecek miyiz?

BURAK : Şu an albümün dağıtımı ve promosyonuna yoğunlaşmış durumdayız, fakat ciddi ve içimize sinen konser tekliflerini de değerlendiriyoruz. 23 Nisan’da Self Torture, Bloody Sign ve Agonize ile Ankara Biziz’da sahne alacağız. Şu an için planlanmış başka bir konser bulunmamakta. Şartlar uygun olursa tekrar İstanbul’a gelmeyi çok isteriz biz de.

Kayıt sonrası bir vokalist değişikliği yaşadınız ve henüz Ankara’daki şanslı azınlık haricinde çok az insan Mustafa Yıldız’ın sesini duymuş vaziyette. Mustafa’nın sesi de Nazmi Can gibi daha brutal tonları mı yakın (umarım öyledir) , ya da pek çok insanın kritiklerde belirttiği gibi “melodik gitarlara daha çok uyumlu” bir vokalist mi?

BURAK : Mustafa, Ankara konserleri dışında İstanbul ve Eskişehir konserlerinde de sahne aldı ve özellikle sahne performansı konusunda birçok övgü almakta. Sesi İsveç death metaline çok daha yatkın olsa da brutal vokal performansından da gayet memnunuz, fakat muhtemelen dinleyiciler benden daha objektif değerlendirmeler yapabilir  Grubu henüz canlı izleyememiş izleyiciler için YouTube’da son kadromuzu içeren canlı performans kaydı bulunmakta, ilgilenenler göz atabilir.

Albüm sonrası konser planları ne durumda? İstanbul sahnesi sizlere hasret kalmış vaziyette.

BURAK: Dediğim gibi İstanbul’da tekrar sahne almayı istiyoruz gerçekten, fakat şu an kesinleşmiş bir durum yok. Daha oturaklı bir piyasada olsaydık, albüm sonrası birçok şehri kapsayan bir turne yapmak isterdik diyebilirdim, ama Türkiye’de bu işler bildiğiniz gibi pek de sağlıklı işlemiyor. Bu yüzden şu sıralar az ama öz konserleri tercih ediyoruz.

Gitaristiniz Burak Tansel pek çok kişinin keyifle okuduğu Zor dergisinde yazarlık yapıyor. (Neden yerli grupları desteklemiyor Zor dergisi ) Bir yayıncı gözüyle Rock Vault için neler söyleyebilir?

BURAK : Rock Vault’un en çok sevdiğim yönü, gerek haberleri gerekse kritik ve röportajları özenle hazırlaması ki internet üzerinden yayın yapan birçok site fazlasıyla özensiz geliyor bana. Bununla birlikte sitenin özgün bir içeriğe sahip olması ve forumunun olmaması da büyük bir artı kanımca 🙂

Son olarak sırada geleneksel Rock Vault sorusu. Unutamadığınız bir içki anınızı bizlerle paylaşır mısınız?

KAYA : Lisedeyken alkol komasına girmiştim. 3 gün hastanede yattıktan sonra beni pskiyatri kliniğine yönlendirmişlerdi. Oradaki doktor "Hayalin nedir?" diye sormuştu, ben de "Bir gün bir grupta davul çalıp, yüzlerce kişiye konser vermek ve onların müziğimize olan heyecanını sahneden izlemek isterdim" demiştim. Sanırım bunu gerçekleştirdim 

İlginiz ve ayıracağız zaman, müziğe harcadığınız emek için teşekkür ederiz. İyi çalışmalar

BURAK : Biz de bu güzel röportaj için Rock Vault ekibine teşekkür ediyoruz, grupla ilgili gelişmeleri www.nettlethrone.com ve www.myspace.com/nettlethrone adreslerinden takip edebilirsiniz. Yerel piyasanızı takip edin, desteği hak ettiğine inandığınız grupları destekleyin ve bol bol Carnage, Black Flag ve Joy Division dinleyin!

Cevaplayanlar:

Burak Tansel - Gitar

Tankut Aydınlıyım - Gitar

Kaya özgen Yalçın - Davul

Baran Şahin

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.