Selam Kadıköy, selam Hatred Barricade. Hatred Barricade 6 yıldır hardcore çizgisinde kazımayı sürdürüyor. 6 yılda gündem ve çevremiz hayli değişti... Burası Türkiye olunca "bu soruyu 20 senelik gruba sormalıydınız" denmemesi gerek kanımca. 6 yılda grubu etkileyen neler oldu? Gidişatınızı nasıl değerlendiriyorsun?
Selamlar, ben grubun bas gitaristi Erdem. Grubu ilk kurduğumuz zamanlara göre ülkenin durumu, insanların beklentileri değişti ve bence müziğe ilgileri de değişti. Biz oldum olası etrafımızda kim bu müziği yapıyorsa birbirimize destek olma taraftarı olduk. Bu bağlamda bir çok da konser düzenledik. Düzenleyenlere de yardım ettik. Ama elde olmayan dış etkenler dolayısıyla, konserler başta olmak üzere, bir çok şey etkileniyor. Bir yandan da grup üyeleri olarak biz de kendi işlerimize odaklandığımız için ürün elde edip, sunmak da kolay olmuyor. Ama hala aktifiz. Elimizden geldiğince de olmaya çalışacağız diyebilirim.
Evet Hatred Barricade 6 seneyi geride bıraktı. Öncelikle bu süreç içerisinde doğal olarak grup üyelerinin hayatı çok değişti. Ilk başladığımızda hepimiz ya öğrenciydik ya da iş hayatına yeni atılmış gençlerdik. Yerimizde duramıyorduk, grupla ilgili aktivasyonumuz çok yüksekti, sosyal hayatta daha serseriydik. Şimdi baktığımızda çok olgunlaşmış, ayakları daha yere basan bir grup var. Grup üyelerinden Ferit haricinde herkes işlerinde oldukça başarılı,iki üyemiz evlendi hatta, Ferit hala öğrenci
Bu sebeple gün geçtikçe grupla ilgilenmek, vakit harcamak daha da zorlaşıyor. Her ne kadar zorlaşsa da Hatred Barricade’in bayrak taşıma özelliği var, bunu bildiğimiz için ne olursa olsun geçmiş 6 senede olduğu gibi daha önce yapılmamış işlere imza atmaya çalışıyoruz ve sanırım başarıyoruz. Bizim vizyonumuzun en önemli yapı taşı inovasyon. Grup içinde konuşulan sayısız proje ve fikir var. Her zaman üstüne daha da çok koyarak yeni şeyler denemeye ve kendimizi geliştirmeye devam ediyoruz.
Grubun diskografisi şu an nasıl? Piyasaya neler sürmeyi başardınız? Sırada neler var?
-S.W.U.O.D. EP 2012
-W.D.F.A.Y.T. Single 2013
-Two Faced World Albüm 2014
-Sons Of Cain EP 2016
Yakın zamanda tekrar stüdyoya girip yeni besteler üstünde çalışacağız.
Yurt içi ve yurt dışında verdiğiniz konserler sizce nasıl geçiyor? Aldığınız geri dönüşler nasıl? Ve sanırım şu anda gündeminizde "End Of Winter Havoc" var. Biraz açar mısın?
Yurt dışı konserler konusunda, grup ilk kurulduğunda yurt dışı odaklı olacağını hep söylemiştik. Hatta davulcumuz Alican bize 2012'de katıldı, o gruba girerken de aynı şeyi söylemiştik. O zamanlardan beri her sene en az bir konser yurt dışında verdik. Güzel geri dönüşler aldık. Aktif olarak kesintisiz müzik yapıp Avrupa'da bu kadar çok konser veren başka bir Türk grup yok. Haritaya baktığımızda gitmediğimiz ülke sayısı oldukça az. Gittiğimiz tüm ülkelerde sıkı arkadaşlıklar edindik ki son Balkan turnemizde de daha önce İstanbul'da konserini düzenlediğimiz Alea Jacta Est ile beraberdik. Ama bir öz eleştiri olarak şunu diyebilirim, yerel piyasadan çok uzak kaldık. Daha fazla odaklanmamız lazımdı. Bir hafta sonra End Of Winter Havoc'a haftaya gidiyoruz. Bizim sevdiğimiz ve tarzlarına yakın olduğumuz bir çok grup orada olacak. Almanya'dan, Fransa'dan, Belçika'dan, Rusya'dan gruplarla beraber çalacağız. Heyecanlıyız. Daha önceki yıllarda da bu tarz festivallere başvuruyor fakat yer alamıyorduk, hem grup olarak geride bıraktığımız yılların tecrübesi hem de son EP Sons of Cain’de yansıttığımız müzik ile artık bu festivallerde yer alma seviyesine çıktık. Kendi müzik türümüz için büyük bir başarı, çünkü; Havoc’taki her grup kendini ispatlamış kafa gruplar, artık biz de o sıfatı hak ediyoruz sanırım. Ayrıca yaz için de bir kaç sürprizimiz olabilir.
“End of Winter Havoc”tan dönüşte yurtiçinde bir konser var mı?
20 Mayıs’ta Peyote’de Alman beatdown grubu Spawn of Disgust ile Peyote Nevizade’de çalacağız. İzmir’den Demoralized, Selanik’ten Inner Wolf da bu konserde çalacak.
Topluluk olarak ortak sevdiğiniz hardcore toplulukları hangileri? Ayrıca ekipte hardcore dışında müzik dinleyenler varsa hayranı oldukları isimler kimler?
Hatebreed, First Blood, Madball, Terror gibi gruplar zaten malumunuz. Cunthunt 777, Nasty, Providence, Pay No Respect, Words Of Concrete gibi bizim tarza daha yakın grupları da yakından takip ediyoruz. Onun haricinde ben Testament manyağıyım, Slayer, Possessed, Vio-lence gibi thrash metal gruplarını da seviyorum. Tabii herkes başka kafalarda. Ferit daha çok beatdown piyasasını takip ediyor hem de oldukça sıkı bir biçimde, Burak hardcore konusunda tam bir uzman, Yumi slam ve beatdown takipçisi, Alican oldukça değişik Karaköy'de DJ’lik yapıyor.
Sizlerde de eskilere dair bir özlem söz konusu mu? Bir dönem yokluk içinde yeni grup keşfetmek günlerimizi hatta haftalarımızı meşgul ediyorken, şimdilerde her şeye hemen ulaşabilmek çok basit. Seçenek de çok... Müziği ne şekilde tüketiyor ve parasını ödüyorsunuz?
Yine kendi adıma konuşayım. Ben Hatred Barricade'i kurmadan önce eski bir thrash metal grubu olan Impact'in vokaliydim. O zamanlar biz yeni albüm çıktığında internet başında o albüme ulaşmak için beklerdik. CD elde edebilirsek CD alırdık. Şimdi daha kolay her şey. Şu sıralar ben Deezer kullanıyorum. Spotify kullananlarımız var. Ama yine konserlerde beraber çaldığımız grupların CD'lerini alıyoruz. Hem hatıra, hem destek.
Kendi tarzınızda diğer gruplar arasından nasıl sıyrılıyorsunuz?
Bu tamamen kültürel bir durum. Mesela bu durumu beatdown müziği içerisinde inceleyelim. Alman yaptığında dinliyorsunuz “of cok Alman” diyorsunuz. Kendini belli ediyor zaten. Rus bir grup aynı müziği çok daha farklı yorumlayıp yapıyor. Amerika'da ise bambaşka bir şekilde yorumlanıyor. Aynı şekilde de bize bakarsanız biz de çok farklıyız. Tanımlamak gerekirse bizde beatdown öğesi metal ve hardcore içinde harmanlanıyor. Almanya'da çok çalmış bir grubuz bize hep "Siz beatdown değilsiniz" derler çünkü onlar beatdown’ı oldukça sert icra ediyor ve bizi dinleyince beatdown’dan ziyade daha hardcore geliyor onlara. Bu da bizim kültürümüz, bizim yorumumuz. Kadıköy Hardcore soundunun ismi de buradan geliyor. Bunun haricinde, yurt dışı için Türk bir grup olmamız insanların ilgisini çekiyor. Çünkü pek Türk grup bilmiyorlar. Gerçi günümüzde, özellikle Kadıköy metal grupları, Ankara'dan yine metal grupları yurt dışında bir çok konser verdi, verecek. Hardcore, metalcore için de gruplar yavaş yavaş yurt dışına çıkmaya başladı. Türkiye’de de bizim tarzda pek grup yok. Hardcore, Hardcore-Punk grup çok var. Ama biz bence biraz daha metal-hardcore karışımı bir grup olduğumuzdan diğer hardcore gruplarına nazaran farklıyız diyebilirim.
Bilhassa son birkaç ayı kıstas alırsak, hangi albümleri severek dinlediniz?
Daha yeni çıktı ama First Blood - Rules albümü bayağı klas olmuş.
Onun dışında;
Redound – The Endgame
Cold Hard Truth – TruthGetta
Enemy Mind – No Safe Place
Xibalba - Diablo, Con Amor.. Adios.
Spawn of Disgust – No Warning Shots
severek dinlediğimiz albümler oldu.
Kafanızda ideal bir hardcore topluluğu kuracak olursanız kontenjana kimleri alırsınız?
Davul – Fernando Schaefer (Worst)
Bas – Hoya Roc (Madball)
Gitar – Vinnie Stigma (Agnostic Front)
Gitar – Billy Graziadei (Biohazard)
Vokal – Freddy Cricien (Madball)
Vokal – Danny Diablo (Skarhead/Crown of Thornz/Icepick)
Genel olarak ülkemizdeki mevcut hardcore ortamını ele alırsanız artısıyla eksisiyle nasıl bir değerlendirme yaparsınız? Neler yanlış, neler doğru yapılıyor?
Soruyu okuyunca bir 10 dk durup düşündüm. Belki de gerçekten Avrupa'da çok fazla bulunduğumuz için bizim ortamımız çok garip geliyor. Bazı olaylara bakıp bu herhalde dünya üzerinde bir tek Türkiye'de olabilir diye şaşırıyoruz. İlk etapta bir sahneniz, bir müzik ortamınız olduğunu düşünüyorsanız buna emek harcamanız gerekir. Bizler beş sene boyunca bu ülkeye aralıksız bir şekilde grup getirdik. Pay No Respect, Alea Jacta Est, Spider Crew, Bloodshed Remains... vs. Gerçekten yolları asla bu topraklardan geçmeyecek insanları getirdik, para harcadık, evlerimizde yatırdık, minibüslere bindirip konserlere getirdik, sonsuz hatıramız ve emeğimiz var. Hatta bu röportajda açıkça söyleyelim Stick To Your Guns’ı getirdik bizler hiç sevmesek de 🙂 İnsanlar seviyor ve dinlemek istiyor. Grubu getirdik az da olsa battık. Başka bir grup söyleyemezsiniz ki Hatred Barricade gibi aktif olarak hem müzik yapıp hem Avrupa'da turne yaparken kendi ülkesine onlarca grup getirsin, organizasyon yapsın. Ve bu organizasyonu yaparken İstanbul'dan İzmir'den Ankara'dan lokal gruplarımızı getirdik yabancı gruplar ile aynı sahnede buluşturduk. Bütün bu emeklerimiz çok güzel sonuç verdi kendi sahnemiz adına. Örnek vermek gerekirse ilk yurt dışına 2012 yılında gittik, Selanik ve Atina'da Final Prayer ile çaldık. Biz bunu yaparken herkes hayretler içerisindeydi. Şimdi filmi ileri saralım bugün baktığımızda 3-4 Türk grup daha Yunanistan’da konser verebiliyor. Bizler Türk underground piyasası için yıllar önce bir kapı açtık, gerekli kontaktları lokal gruplarımızla buluşturduk ve şimdi bulunduğumuz durumdan çok memnunuz. İnanıyoruz bir 5 sene sonra da bir çok Türk grup bizim gibi festivallerden turnelere koşturabilecek. Bunlar bizim yaptığımız ve bizce yapılması gereken artılar. Gelelim eksilere. Kısaca söylemek gerekirse tüm bu anlattıklarımızın karşılığını bu sahneden göremedik. Gördüğümüz şey koca bir ego balonu oldu. Ne diyelim herkesin canı sağolsun. Biz Hatred Barricade olarak sahnemiz için yeni kapılar açmaya devam edeceğiz, bir şarkımızda söylediğimiz gibi WE WILL RISE TOGETHER.
O kadar tarz arasında sizleri hardcore çalmaya neler sürüklemişti hatırlıyor musunuz?
Grubu ben ve eski gitaristimiz Ozan kurduk. Ben o sıralar thrash metal vokaliydim dediğim gibi. Ozan grup kurmayı düşündüğünü, benim vokal yapıp yapamayacağımı sordu. Daha sonra Burak ve Erdi geldi. Ben bass çalmak istediğim için bassa geçtim. Aslında temeller böyle atıldı. Zaten hepimiz Hardcore dinliyorduk ve seviyorduk. Bir çok konsere de gitmiştik. Kısacası takip ettiğimiz bir tarzdı.
"Kadıköy hardcore müziğini tanıtmak" sizin düsturunuz. Bu çerçevede ileri büyüme hedefleriniz neler?
Biz boş zamanlarımızın %70-80'ini Kadıköy'de geçiren insanlarız. En iyi arkadaşlıkları orada yaptık. Beraber sokaklarda içtik, eğlendik. Provalarımız hep orada olur. Belli bir aidiyetimiz var Kadıköy'e. Bir gruba benzemektense, kendimiz olmayı seçtik. Büyüme hedefimiz yok, severek yapıyoruz müziği. Elimizden geldiğince bunu sürdürelim yeter, hedefin en büyüğü bu bence.