2001 yılında Slayer cephesine bakarsak eğer bir şeylerin değişeceği aşikardı. 90’ların ikinci yarısının en hızlı ve hırçın thrash metal albümü sayılacak “Divine Intervention” sonrası grup soundunda değişikliğe gitmiş birbiri ardına yayınladıkları “Diabolous in Musica” ve “God Hates Us All” ile beraber kemik dinleyici kitlesinin yoğun tepkisini çekmişti. Bu albümlere dair fikirlerimi satır arasında belirtmem gerekirse her iki çalışma da bence son derece nitelikli ve yeni elementlerin Slayer müziğine sırıtmadan adapte edildiği albümler olduğudur.
Beklenen değişim emektar baterist Paul Bostaph’ın dizindeki kronik rahatsızlığın bahane edilmesi ile gerçekleşti. İsmi Slayer ile anılan, Afro-American davul partisyonlarını metal müziğe adapte ederek adını müzik tarihine yazdıran belki de rock müziğin en iyi bateristi Dave Lombardo ait olduğu yere Slayer’a geri döndü. Lombardo’nun geri gelmesi ile grup hemen turneye başladı, yapılan turnede thrash metalin efsanevi statüsündeki albümlerinden “Reign in Blood” komple çalınıyor; özellikle “Raining Blood” da sahnede başlayan kan yağmuru bütün Slayer fanlarını mest ediyordu. Mükemmelin tanımı olan bu konserler “Stil Reigning” DVD’si ile ölümsüzleşti. Nitekim konserlerin yanında Slayer cephesinde herkes orijinal kadrodan yeni eserler bekliyordu. Bekleyiş uzun sürmedi; grup orijinal kadrosu ile 15 yıl sonra “ Christ Illusion” ile karşımızda.
06.06.2006 tarihinde çıkışı planlanan albüm bir takım gecikmelerle beklenen tarih de yayınlanamasa da ilk bakışta belirtmek gerekirse kapağı ve sözleri ile (özellikle bir mücahitin ağzından yazılmış “Jihad”) çok tehditkar. Buraya kadar her şey olağanüstü ama ne yazık ki albümü müzik setine yerleştirince yüzünüzü buruşturacak dakikalar başlıyor. “Flesh Storm” ile tam gaz açılan albüm devamı için umut verse de özellikle “Eyes of Insane” ile tüm bu umutlar sönüyor. (Belirtmeden geçemeyeceğim Slayer tarihinin en kötü video klibi de bu şarkıya çekilmiş, klip rahatsız edici olmaya çalışıyor, ama bunun yakınından dahi geçemiyor) Ardından gelen ve albüme dair yayınlanan promo pakette ki üç şarkıdan biri olan “Jihad” sözleri ile dikkat çekse de müzikal olarak oldukça vasat . Aynı zamanda Slayer’ın “Diabolus in Musica” ve “God Hates us All” döneminde müziğine başarıyla yedirdiği yeni denemeleri kabul etmeyenler bakalım “Jihad” ın introsuna ne tepki verecekler?
“Jihad” ı takip eden “Skeleton Christ” albümdeki elle tutulur ender şarkılardan. “Consferancy” ve “Black Serenade” de albümün genelinde olduğu gibi ikinci kez dinlenmeyecek şarkılar hanesine adını yazdırıyor. Hemen her albümde harikalar yaratan ikili Hanneman&King bu albümde oldukça suskun kalmışlar, bunun yanında Lombardo’nun dönüşü şerefine bateri ön plana çıkartılmış ve kayıtta gitarlar adeta öldürülmüş. Albümün en eli yüzü düzgün şarkısı South of Heaven- Seasons döneminden kopup gelmiş izlenimi yaratan “The Cult” . Albümden yayınlanan ilk şarkı “The Cult” ile hayranların ağzına bir parmak bal çalan Slayer ne yazık ki bu albümü ile hiçbir beklentimi tatmin etmedi. Beni şaşırtan bir diğer gelişme de her zaman en iyi kayıtları yapan Slayer’ın bu kez vasat bir kayıt ile karşımıza çıkması. Belli ki dahi prodüktör Rick Rubin bu kez enerjisini Red Hot Chili Peppers ve yeni anlaştığı Metallica’ya sakladı. Son olarak eğer ki Slayer’a yeni başlayacaksanız-ki aranızda böyle insanların olmamasını umuyorum- başlangıç noktanız bu kadro ile çıkmış en iyi iş olan “Seasons in the Abyss” olsun derim.