Rock Vault : Selam Sam. Hayat sana güzel davranıyor mu?
SAM @ THE SENSELESS : Evet, çok kötü sayılmaz. Berzerker’in Avustralya turundan sonra İngiltere’ye geri geldim.
Hayranlarınızın ve müzik severlerin albüme karşı tepkileri nasıldı? Benim için güzel bir tecrübeydi, ilk bakışta sevmek gibi Kapak ve promo fotoğraflarına baktım da bence The Senseless, tamamen Berzerker yada diğer geçmiş referanslarınızdan farklı. CD çalıcıma CD’nizi taktığımda “*iktir!! Ani patlama bu..” demiştim.
Hahaha, çok güzel! Tepkiler biraz karışıktı. Bazı insanlar sevdi, nefret edenlerde oldu. Ben bile bile bu albümü metal piyasasının içine koydum çünkü ortalama metal dinleyicisinin duygularını incitmek istemiştim. Senin gurur verici bir güzelliğin var, acımasız bir kapağın var, mutlu melodilere sahip grindcore parçaların var, bazıları ticari parçalar, son parça house music ile death metal gitarları karışımı.. Birçok metal dinleyicisi için metal herhangi bir şeyden önce ideoloji ve onlar “In The Realm Of The Senseless” ı küfür sayıyorlar. Ama ekstrem metal dinlemek için tekrardan bilinmeyen topraklara gitmek isteyenler bu CD’den hoşlanıyor. Ben bunun için yapanlardan biriyim.
Kapağınızdan özellikle hoşlandım. Ve bence The Senseless’ın müziğini çok iyi tanımlıyor. The Senseless’ın albümünü dinlemek benim için bilinmeyen bir yolculuğa çıkmak gibi, nereden başlayacağını bilirsin ama ne zaman sona ereceğini bilemezsin. önceki röportajlarınızın birinde albüm kapağı öykünüzü okumuştum. Türk ekstrem müzik severleri için tekrar anlatabilir misiniz?
İçinde canavarların, zombilerin yada dinle alakalı şeylerin olmayacağı bir kapak olsun istemiştim. 1990’ların başına ait bir sörf dergisinde gördüğüm resim aklıma gelmişti. çoğunluk için görülmemiş bir resimdi, mekan Hawaii/Waimea Shorebreak, tam ortasında bir sörfçü var ve korkunç bir dalgaya karşı eğiliyor ve o dalga onu paramparça ediyor. Bence müziği çok iyi tanımlıyor. Güzel ama acımasız. Bence dinleyiciler o fotoğraftaki sörfçü gibi olacak. Merhamet bulmayarak çevresine çarpacaklar. Aşağı yukarı herhangi bir iddiam yok. Neyse, sonra dergilerle hatta sörf dünyasına ait herkesle, o resmi çekenin kim olduğunu öğrenmek için bağlantıya geçtim. 4 ay sonra bir yanıt buldum, dergi bana yalnızca fotoğrafçının detaylarını vermekle kalmadı, diğer bir fotoğrafçının orada aynı gün ve aynı yerde öldüğünü söyledi. Bu iki fotoğrafçıdan birbirine benzer iki fotoğrafa sahip olduklarını söyledi. Her iki fotoğraf için kendileriyle görüştüm, özellikle ölen fotoğrafçının fotoğrafını gelecek albüme koymak için ücrette istedim. Olmazsa “ellerimle” bir şeyler çizeceğim. İstediğim “fotoğrafa” sahibim ama o çOK fazla çalışıyor.
“Crippled Trash” parçanızın açılış riff’leri bana Kreator’ın “Terror Zone” unu hatırlattı ve Evile’den Oi Drake bu şarkıda harika bir iş yapmış demek istiyorum. Oldschool thrash metal sahnesinin içinde misiniz (çünkü tüm albümde bu tarza dair gözüme çarpanlar oldu)?
Oi Drake aslında “Promise” in solo kısımlarına destek verdi, “Crippled Trash” in tapping kısımlarını Akercocke’dan Matt çaldı. Ben death metal’den önce birçok thrash metal albümü dinlemişimdir ve Kreator benim en sevdiğim topluluktu. Onların ilk önce “Coma Of Souls” (1990) albümlerini dinlemiştim ve beni uçurmuştu diyebilirim. “Crippled Trash” in açılış riff’lerini mimiklerimle arkadaşıma gösteriyorken kendisi Kreator mimiklerini bana yapıyordu, benzerliklerin nereden geldiğini görebiliyorum. Ben Kreator ve Metallica’nın “Master Of Puppets” dönemi yanı sıra Anthrax, Annihilation ve Exodus’unda hayranıydım.
Rock Midgets’da okuduğum röportajınızda sizlerin "After Happy Ever" için harika planlarınız olduğunu gördüm, video çalışmanızı izleyebilir miyiz? (Bütün Japon jimnastik kızlarına selamlar!)
Video henüz yapılmadı, ama yapmayı çok istiyorum! Kafamdaki resme göre biz “After Happy Ever” ı çalarken 40 kadar Japon okul öğrencisi jimnastik kıyafetiyle sabah egzersizleri yapacak. Şarkı devam ettikten bir süre sonra, sabah egzersizi aralarındaki bir çatışmaya dönüşecek ve kanlar olacak. Bu video çalışması belki de beni yeniden Avustralya’ya geri götürecek. Asyalı okul kızları, yetenekli kameramanlar, klipte göstermek istediğim okulun bulunması lazım. Bu klip çalışması için İngiltere’den yanıma daha fazla para alarak Avustralya’ya gitmeliyim, bulabileceğim kadar kaynak gerekli.
Daha önce yer aldığınız topluluklar ve solo projelerinizi kontrol ediyorken gerçekten en çok hangi grup ve müzisyenlerden etkilendiğinizi merak ettim.
Bahsettiğim gibi Kreator.. En çok “Terrible Certainty” ve “Coma Of Souls” (1987-1990) arası dönemleri.
Bunun yanında “Reign in Blood” zamanındaki Slayer’da benim favori gruplarımdandır. Kreator ve Slayer beni metal müziğe alıştıran iki gruptur diyebilirim. Derken Morbid Angel’ı dudum ve o an müzisyen olmak istedim. Onlar çok şeytani, çok kendine güvenen ve farklı adamlardı; müzikleri ise tek kelime ile çok kendine özgü bir sounda sahipti. 1992 yılında Avustralya Melbourne’da izledim; aklımı kaçırcağım sandım.
Yukarıda saydığım gruplar benim metal adına en etkilendiğim isimler. Daha sonra Massive Attack, Bjork, Tricky, ve Lamb gibi grupları keşfettim. Bu sayede müziğe daha açık fikirli bakabilmeyi öğrendim ama metal her zaman çalmayı en çok tercih ettiğim tür olarak kaldı.
Metal Temple röportajında birkaç sürpriz extreme metal müzisyeni ile yeni bir projeye başladığını ve bu isimlerin piyasada herkesin tanıdığı isimler olduğunu açıklamıştın. Bize bu proje hakkında detayları verecekmisin? (Söz veriyorum, söylediğin herşey sen, ben ve Rock Vault okurları arasında küçük bir sır olarak kalacak)
Açık söylemek gerekirse şu an paylaşacak çok fazla detay yok. Kanada’daki arkadaşım Kevin Talley’e demo kayıtları yolladım ve o bu bestelerin üzerine bateri partisyonlarını yazıp kaydetti. Ama hala konuşmak için çok erken bir safhadayız. Onun kaydettiği birkaç demoyu dinledim ve sonuç mükemmeldi; benim yazdığım kısımlar hariç tabi ki... Kendi materyallerimi tekrar kaydetmem gerekli çünkü berbat çalıyorum!
Anticulture Records ile çalışmaktan memnun musun? Bana sorarsan firma promosyon adına iyi çalışıyor ve bünyesinde gerçekten sıkı gruplara sahip.
Eh, fena sayılmaz. Albümün Avrupa lansmanı için gerçekten iyi çalıştılar. Ama diğer kıtalarda 100% eforla çalıştıklarını söyleyemeyeceğim. Ama sonuç olarak bakarsan solo çalışmalarımı insanlara ulaştıran bir firma bulduğum için şanslıyım.
Şu an yeni The Senseless albümü için çalıştığını biliyorum. Yeni albüme dair süprizleri ne zaman duyma şansımız olacak? Yeni süprizlerini ve yeni brutal soundu açıkçası dört gözle bekliyorum.
Yeni albüme dair ilk örnekleri önümüzdeki senenin ilk aylarında sizlere sunmayı umut ediyorum. Tüm yıl boyunca yeni şarkıların beste aşaması ile uğraştım, istediğim soundu yakalamak için verdiğim uğraş da cabası. Bu albüm 'In the Realm of the Senseless' dan daha farklı olacak, müzikal açıdan her yöne saldıran bir üsluba sahip. Daha çok odaklanılmış, insanı daha hızlı yakalayan ve daha gaddar bir albüm. Farkettiğim bir diğer müzikal detay ise günümüzde filmler için hazırlanan soundtrack albümlerde insanı yakalayan, pek çok güçlü müzikal oyunların bulunduğu ve açık kalple itiraf etmeliyim ki soundtrack albümlerden de fazlaca fikir çaldım. Şu an piyasada olan albümler ile kıyaslayınca şunu söyleyebilirim ki bu albüm sizi uçuracak.
'In The Realm Of The Senseless' albümünün beste aşamasının 10 sene, kayıtlarının ise iki sene sürdüğünü okumuştum. Bu kadar uzun kayıt süresini göz önüne aldığımızda albümdeki şarkıların son hali ilk bestelendiği zamanki hali ile benzeşiyor mu?
Elbette ki zaman içinde besteler çok değişti. Beş yılımı gitar öğrenmeye harcadım, derken tekniğim gelişti ve doğal olarak bu beste yapısını etkiledi. En önemlisi “Ben” değiştim! Gençken daha brutal, daha sinirli parçalar yazardım, son dört yıl içindeyse daha progressive, daha olumlu şeyler yazıyorum. Emin olun beste aşamasında gelişim sürecim hala devam ediyor, gençken kafamızda oluşturduğumuz müzikal bariyerleri yıkmak çok zaman oldukça zor!
The Berzerker ile ilişkilerin nasıl? Grupla beraber çalışmaya başladın mı? Malum Metal Temple röportajında grupla aranda oluşan “küçük fikir ayrılıklarından” bahsetmiştin?
Evet, The Berzerker ile iki haftalık bir Avustralya turnesi yaptık. Benim için herşey mükemmeldi, ama büyük olasılıkla bu benim grupla son turnem oldu. Luke geniş kapsamlı bir Avrupa ve Amerika turnesi düşünüyor ve ben bu kadar uzun bir süre işimden izin alamam. Bunun üzerine grupta mecburi bir kadro değişikliğine gidildi. “Küçük fikir ayrılıklarına” gelirsek eğer hala onların üstesinden gelmeye çalışıyoruz. üstesinden gelen dek – ki gelip gelemeyeceğimiz konusunda kararsızım- ağzımı kapalı tutuyorum.
Sıkıcı bir soru olduğunu ve daha önce pek çok kez sorulduğunu biliyorum fakat The Senseless projesini birkaç yakın dost ya da session müzisyen ile canlı izleyebilme şansımız nedir?
Bu soruyu sormakta ve konser istemekte haklı olduğunuz düşünüyorum. Günümüzde pek çok dinleyici için en büyük cazibe merkezi canlı performanslar. önümüzdeki sene için birtakım planlarım var. Sahnede beraber çalacağım isimleri seçerken ise ünlü kişilerden ziyade kişisel olarak tanıdığım isimler ile çalmaya gayret ediyorum. Ama şunu da belirtmeliyim ki The Berzerker’de geçirdiğim onca yıla rağmen hala bu piyasadan çok az insan tanıyorum.
Pek çok müzisyenin rüyası hayatını yaptığı müzik ile idame ettirmektir. Şu anda pek çok müzisyen için bu çok ama çok bir durum, hele hele extreme tarzlarla uğraşıyorsa. Sam Bean hayatını kazanmak için ne işle meşgul?
JP Morgan Chase’de IT departmanında çalışıyorum. Şunu da belirtmem gerek extreme müzik çalarak da hayatını idame ettirebilirsin – örneğin The Berzerker ile- fakat bunun için senenin dokuz ayı turnede olman gerekli. Ve şunu garanti ediyorum o turneler düşündüğünüz en kötü kabustan bile daha kötü. Uyku yok, berabt yemekler, kavga edilecek onlar menajer, organizatör ve booking ajansı cabası. Emin ol ki ofis işi çok daha kolay.
Türkiye ve Türk müzik sahnesi hakkında hiç bilgin var mı?
Ne yazık ki hayır. Ailem bir ya da iki sene önce ülkenize gelmişti, hatta bir müzik dükkanından bana bir metal CD’si getirdiler: Ama ne yazık ki grubun adını hatırlamıyorum. Lütfen bunu şahsi almayın ama şu an için Avustralya metal sahnesinde bile ne olup ne bittiğini bilmiyorum.
Şimdi sırada Rock Vault Webzinin klasikleşen sorusu var. Unutamadığın bir içki anını bize anlatırmsın.
Favorim olup olmadığı konusunda emin olmasam da sizinle son Avustralya turnemizde başıma gelen bir olayı anlatayım.
Melbourne’de Cumartesi akşamı şovumuzu bitirmiş ve aletleri topladıktan hemen sonra Akercocke ve The Amenta elemanları ile Deviate isimli ufak bir kulube içmeye gittik. Jagermeister(56 farklı bitkinin aromasını bünyesinde bulunduran bir çeşit Alman kanyağı diyelim bilmeyenler için – Baran) ile ısınma turlarına başladık, içmeyi bırakıp eve gitmek için ön kapıya çıktığımda güneş tam tepede ve öğlen olmuştu. Eve gidip duş aldıktan hemen sonra konser salonuna geri döndüm ve çalmaya başladık – uyku uyumadan ve yemek yemeden, en kötüsü ise hala sarhoştum- . Sana yemin ederim terledikçe ter yerine vücudumdan saf Jagermeister damlacıkları çıkıyordu. Uzun süredir sahneye Jagermeister tshirtü ile çıkıyorum, işin iyi tarafı insanlar bana içki ısmarlayacakları zaman ne alacaklarını biliyorlar!
Son soru Rock Vault hakkında neler söyleyeceksin? Türk hayranlara mesajın nedir?
Evet sitenizi kotrol ettim (ama ne yazık ki Türkçem çok iyi değil) . Desteğimiz için de teşekkür ederim. Sizler için, siz dinlemek istediğiniz sürece müzik yapmaya devam edeceğim. İlginiz için tekrar teşekkürler. Herşey istediğiniz gibi olsun.