Rock Vault: Öncelikle merhabalar ve tebrikler. Yerli piyasamızda yaz durgunluğu yaşanırken Dreamtone verdiği konserler ve “sansasyon yerine müziğini konuşturan” tavrı ile takdirimizi toplamaya devam ediyor. Snowfall single çalışmasının çıkışı arifesinde Dreamtone cephesinde gelişmeler nedir?
CAN @ DREAMTONE: Merhabalar. öncelikle düşünceleriniz için teşekkür ederiz. Dreamtone olarak elimizden geldiğinde çok sayıda ve kalitede organizasyonda yer almaya çalışıyoruz, bildiğiniz üzere canlı performans bu işin en önemli parçası. Kalabalıklara çalmak, parçalarımızı bilenlerin eşlik ettiğini görmek bütün yorgunluğumuza ve çalışmamıza değiyor açıkçası. Snowfall’un dağıtımı 29 Eylül itibariyle başlıyor. Şu an single heyecanındayız; aynı zamanda provalarımız devam ediyor. önümüzde bir de Anathema Türkiye turnesi kapsamında 2 konser var. 23 Ekim’de Eskişehir’de ve 28 Ekim’de Ankara’da konuk grup olarak sahne alacağız. Ankara kendi şehrimiz, Eskişehir de bugüne kadar en çok çalmak istediğimiz şehirlerden biriydi. İki performans da bizim için gerçekten heyecan verici olacak.
Sizlere dair söylenecek, şahsım adına söyleyeceğim çok şey var. Genel müzik beğenilerime hitap eden tarzın dışında olsa da Dreamtone her anını takip ettiğim bir grup. En başta sevindiğim nokta Youtube’da adınıza açtığınız kanalda izlediğim Blind Guardian konser videoları oldu. Ne mutlu ki en son izlediğim ve konuştuğumdan beri grup kendini geliştirmeye devam etmiş; daha da önemlisi yabancı grupların altında çalan ön grupları her zaman yuhalamaya hazır bir kitle vardır bilirsiniz. Blind Guardian gibi fanatik bir hayran kitlesine sahip grubun seyircileri dahi Dreamtone’u keyifle izliyor, eşlik ediyor ve alkışlarla uğurluyor. Aynı zamanda sahnede çalarken bin türlü agressif pozlar veren grupların arasında çalarken yaptığı işten keyif alan ve gülen grupları izlemeyi özlemiştik. Verilen konserlerin ardından Dreamtone üyelerinin söylemek istedikleri neler?
En yeni eleman olarak “alt grup”luğun gerçekten stresli bir iş olduğunu söyleyebilirim. Ancak benim bulunduğum Blind Guardian turnesi ve Dream Theater konserlerinde gerçekten seyircinin ilgisi harikaydı.
özellikle Blind Guardian konserlerinde “We Love Dreamtone” pankartı görmek gurur vericiydi. Biz sahnede gerçekten samimi olmaya çalışıyoruz, provada çalıştıklarımızı, en önemlisi kendi parçalarımızı başkalarına sunabildiğimiz için mutlu oluyoruz, bu da sahnede yüzümüze yansıyor olmalı .
Bir diğer bahsetmek istediğim nokta ise başından grubun gözümde fark yarattığı profesyonel, işini ciddiye alan tavırları oldu; zaten bu konuda söylemek istediğim pek çok şeyi Doğu Yücel Dream Theater fan sitesi forumlarında
“Dreamtone ile ilgili benim takdir ettiğim bir diğer nokta ise profesyonel tavırları oldu. bu kadar yıldır basının içindeyim. yerli gruplarla röportaj yapmaya kalktığımızda bin türlü problem çıkar. mail ulaşmaz, telefon numaraları bulunmaz, röportaj sorularını zamanında yanıtlamazlar, röportaj yapacaksındır, zamanında gelmezler, fotoğraf gerekir göndermezler, gönderirler farklı format çıkar, doğru format gelir ama fotoğraf çamur gibidir vs vs ... Dreamtone bu konularda çok profesyonel. Bir basın kiti yolladılar aradığımız her şey vardı.”
diyerek dile getirmiş. Promo nedir bilmeyen; booklet, basın kiti vb kavramlardan bihaber olan, müziği sadece geçici bir heves gören pek çok grup var ne yazık ki. Bu şekil bir piyasada Dreamtone’un kendine göre bir otokontrol mekanziması var tahminimce. Zaten Türk rock basınında ve forumlarında fazlaca görülmeyişiniz bunu açıklıyor. Yanılıyor muyum?
Düşüncelerin için tekrar teşekkürler, ancak benim fikrim bu konuyu pek de dallandırmaya gerek olmadığı yönünde. Sadece, grubun empati yeteneğinin fena olmadığını söyleyebilirim:). Her işte olduğu gibi, bu işin de bir “doğru” yapılışı var. Biz gücümüz ve kaynaklarımız yettiğince bu yönde hareket etmeye çalışan bir grubuz. Müziğin “iş” yönünü inkar etmiyoruz, ne kadar can sıkıcı ve yorucu olsa da.
Alışageldik bir şekilde başarılı kapak tasarımları devam ediyor. “Sojurn” kapağında başarısını alkışladığımız Kerem Beyit “Snowfall” da iyice coşmuş; Mc Farlane etkileşimi ise ayrı bir tat katmakta Kerem Beyit ve Dreamtone’un yolları nasıl kesişti? Yakın arkadaşı olduğunu bildiğimiz çizer ve müzisyen (Ankara’nın saygın hardcore gruplarından Flatground’da) Yıldıray Çınar’ın bu işte bir parmağı var mı acaba?
Kerem ile yollar, vokalistimiz Oganalp ile ortak bir arkadaşları olması sayesinde kesişmiş. Sojourn döneminde, kapak çalışması için bir ressam ararlarken Oganalp, konuyu arkadaşına açınca, o da Kerem’den bahsetmiş ve diyaloğu sağlamış. O günden beri de Kerem ile yollar zaman zaman kesişiyor. Snowfall’un kapağı ise bizce çok başarılı bir çalışma oldu ve sonuçtan son derece memnunuz. Kerem, her zaman olduğu gibi, yine iyi bir iş çıkarttı. öte yandan, Yıldıray Çınar’ın Kerem ile olan diyaloğumuzla bir ilgisi yok.
Jim Brick gibi tanınmış ve saygın bir isimle çalışmanın artıları nelerdir?
İşin mümkün olduğunca düzgün yapılacağını bilmek. Profesyonelliğin getirilerini ve gerektirdiklerini bilen insanlar ile çalışırken, kafanızı yapılan işle yormak zorunda kalmıyorsunuz. Bizim için en önemli artısı bu oldu. Acaba nasıl olur, nasıl olmaz diye düşünmedik çünkü olabilecek en verimli sonuç zaten önümüze gelecekti ve bunu biliyorduk. Jim çalışması son derece kolay ve diyaloğu harika birisi ve bugüne kadar yaptığımız ortaklıktan şikayetçi olmadık doğrusu.
Dreamtone cephesinde bir diğer değişiklikte logoda olmuş. Oldukça başarılı bulduğum eski logonun değişme sebebi ne idi?
Sebep benim ısrarlarım... Haha şaka yapıyorum. Bu konuda benim fikrim yeni logonun biraz daha kullanıcı dostu olduğu . Eski logo yan dönmüş bir “L” şeklinde olduğu için afişlere, CD kapaklarına, dokümanlara vb yerlere sığmakta ciddi problemler yaşıyor ve yaşatıyordu. Daha uyumlu ve yenilikçi bir şeyler denemek istedik. Yeni logonun müziğimizdeki hissi daha iyi yansıttığını da düşünmüyor değiliz.
Bir diğer merak ettiğim ise Metal Temple’daki çalışmalarından tanıdığım yurtdışındaki menajerliğinizi yürüten Orpheus ile grubun yolunun nasıl kesiştiği?
Bildiğim kadarıyla Orpheus ile Oganalp, Unforeseen Reflections döneminde, Metal Temple’a gönderilen bir promo sonucunda tanıştılar. Türk – Yunan dostluğu derken başlayan diyalog, yıllar içinde grup menajerliğine kadar geldi. Her şey basit bir e-posta ile başlamış.
Aktif olarak yurtdışı ile en fazla yazışan ve röportaj veren gruplardan birisiniz. “Sojourn” ve promoları çoktan yola çıkan “Snowfall” a tepkiler nasıl. Tahminimce Neverland projesinin çıkışı ile Dreamtone’a ilgi ikiye katlanacak.
Snowfall’a tepkiler son derece olumlu ve cesaretlendiren cinsten. “Promised Land” parçasını ve klibini internet üzerinde döndürmeye başladıktan sonra, özellikle yabancı dinleyicilerden ve medyadan gelen ilgi son derece iyi ve devamlı artan cinsten. Snowfall için, bir single olmasına rağmen, bir önceki ürüne göre kat kat fazla ön talep aldık ve bu bizim için iyiye işaret. Neverland projesinin ilk ürünü “Reversing Time” çıktığında ise bu ilginin daha da artacağını tahmin ediyoruz ve umuyoruz. Zaten bu ilgi ve potansiyelden etkilenen birkaç firma ile de sponsorluk anlaşması yapmamız, geleceğe yönelik ufak mesajlar veriyor diye düşünüyoruz. Dünyaca ünlü Elixir Strings, çok ciddi bir başarı çizgi yakalayan Mayones Guitars, Türkiye’deki en kuvvetli oteller zincirinden The Marmara Hotels gibi isimlerin bizi desteklemesi kötüye bir işaret gibi algılanmıyor tarafımızdan.
Iris Mavriaki ile beraber yürüttüğünüz heyecan verici Neverland tınılarını ne zaman duyacağız? Şu anda çıkan tınılar benim gibi bu türe uzak sayılabilecek birini dahi heyecanlandırmayı başardıysa eminim türün hayranları sizi ciddi şekilde bekliyorlar?
Güzel sözlerin için teşekkürler, beğenmene gerçekten sevindim. Projenin ilk albümü 2007 sonunda çıksın istiyoruz ama bilirsin, bu işler tamamen plak şirketlerine bakıyor ve projeye uygun bir anlaşma imzalayana kadar kesin tarih vermiyoruz. önümüzde belli bir plan var ancak bu planı şu an sizlere söylememem daha yerinde olur çünkü müzik sektöründe işler rüzgâra göre yön değiştirebiliyor. önümüzdeki kış döneminde, internet sitelerimiz üzerinden bir iki sürpriz yapmayı düşünüyoruz ve projeyi takip edenler, bu sürprizler ile ilgili gelişmeleri www.dreamtone.net ve www.in-neverland.com adreslerinden takip edebilirler. Şu an için bundan fazlasını söylemek zor.
Neverland’e konuk olarak katılan Hansi Kürsch, Gary Wehrkamp gibi isimlerin nasıl projeye dahil ettiğinizden ziyade benim merak ettiğim Iris Mavriaki’yi bu projeye nasıl ikna ettiğiniz. İçimden bir ses bu işte Orpheus’nun parmağı var diyor 🙂 Iris’in Dreamtone müziğine ve tarzına bakışı nasıldı?
Aslına bakarsan, Orpheus’un tek yaptığı bizim ilk demomuzu Iris’e dinletip “Bestelere baksana” demek olmuş. Iris her ne kadar etnik müzik ve klasik müzik üzerine uğraşılar gösterse de, rock müzik ile alakasını hiç kesmemiş ve her fırsatta bu türe de eğilmeye çalışmış. Bizim besteleri dinledikten sonra da ortak bir şeyler yapmak istemiş. Iris Dreamtone’u gerçekten seviyor ve beraber çalışmaktan son derece memnun. Zaten Neverland projesine, biz tanışmadan hazırladığı iki parçası dışında yeni bir şey katmak istemediğini ve tüm besteleme ve aranjmanı bize bıraktığını söylemişti. Iris, kendi jenerasyonu göz önüne alındığında, inanılmaz derecede “bizden” biri ve sohbet etmesi çok eğlenceli bir sanatçı.
Neverland çalışmasının konsept bir albüm olacağı söyleniyor. “Zamanı geriye alabilsek neler olur” teması ve yurtdışı röportajlarınızda ağza bir parmak bal çalan açıklamalar oldukça heyecan verici.
Konsept demek belki ağır olur ama belirli bir tema etrafında döndüğü doğru. Sojourn albümünde olduğu gibi tek bir hikaye akışı yok, parçalar kendi hikayelerine sahipler ama alt anlam olarak hepsinde “Zamanı geri döndürebilsek ne olurdu?” teması hâkim. Bu açıdan bakıldığında, belirli bir eksende döndüğünü söyleyebiliriz. Bu farklı hikâyelere örnek vermek gerekirse; mesela Tom Englund’un (Evergrey) seslendirdiği “World Beyond These Walls” parçasındaki konu, bir sokak çocuğunun gözünden hayatı iken, “Who Asked You To Fight?” parçasındaki tema bir çocuğun gözünden savaşın yorumlanması şeklinde ve tüm parçalarda “Acaba olmasaydı ne olurdu?” hissi ve mesajları saklı.
Bira.gen.tr de yayınlanan röportajınızda;
“Albüm için şu an söyleyebileceğim tek şey Sojourn'a göre çok daha sert olacağı. Grubun tarzı Snowfall ile birlikte power-progressive'den dark metale doğru geçiyor ve yeni yönümüzden çok memnunuz, dinleyenlerin de hoşuna gideceğine inanıyoruz.”
diyerek olası bir tarz değişikliğinin haberini veriyorsunuz bizlere. “Snowfall” dan yayınlanan ilk örnek şarkı “Promised Land” den edindiğim izlenime göre konuşuyorum daha dinamik ve sert gitarlar Dreamtone müziğine çok yakışmış, bunun yanında Oganalp’in vokalindeki gelişim de oldukça etkileyici. Bu konuda sizler neler söylemek istersiniz?
Bilirsin, genellikle bir grubun ya da sanatçının müziği, onun 3. ya da 4. albümünde tamamen oturur ve ideal olgunluğa erişir. Dreamtone için de aynı şeyler geçerli diye düşünüyoruz. Unforeseen Reflections, grubun senfonik yönünü denemeye yönelik bir çalışmaydı. Sojourn ise progresif yönünü tayin etmek eksenindeydi. Snowfall ve 2008 yılı sonunda çıkartmayı umduğumuz yeni Dreamtone albümü ise bu iki yoldan edindiğimiz tecrübelerin, fazlaları ve hataları mümkün olduğunca yontularak, yeni bir potada eritilmesi şeklinde olacak. Yeni albümün çoğu parçası aslında hazır ancak acele etmek istemiyoruz ve her şeyi sindirerek yapacağız. Stüdyo çalışmaları, kayıt dönemi, miksaj gibi unsurların hiçbirini telaş içinde yapmayacağız ve bu sebeple, albüm 2008 sonuna çıkacak diye bir öngörümüz var. Bu da bize, müzik üzerinde daha da çok düşünme şansı sunacak. Şu an elimizde olan materyal ki birçoğu son şeklini aldı, daha sert, hem progresif, hem power, hem de dark metal öğelerinden yeterince nasibini almış, orkestral deneyimlerimizi, gruba uyacak ölçüde müziğe yediren cinsten. Bu genelde bir klişedir ama bizim için doğru; Yeni albümümüzdeki besteler bugüne kadar Dreamtone’un çıkarttığı en iyi sonuçlar olacak diye düşünüyoruz.
Yine aynı röportajda grubun yine hikayeler anlatmaya devam edeceği, ama bu kez sosyal, politik konularda da söyleyecek sözü olduğunu belirtip, bunun albüm kapağı ile bütünlenince tam anlam kazanacağını söylemişsiniz. Sabırsızlıkla beklediğim kapak çalışmasını ne zaman görebileceğiz?
Albümün kapak çalışmasını ancak 2008 ortasında, tüm albüm sözleri, albümün ismi ve teması kesinleştikten sonra gösterebiliriz. Şu an için yeni albüme yönelik hiçbir açıklama yapamıyoruz çünkü kesin olan bir şey yok. Nerede kaydedilir, adı ne olur, kaç parça olur gibi şeyleri söylemek için henüz çok erken. Snowfall’un kapağı ise, içerisinde verdiğimiz sosyal mesajları betimleyen cinsten. Odaklandığımız karakter, günümüzdeki insanoğlu’nun mutlak baskınlığını ve kötülüğünü, Snowfall temasına göre “beyaz ırkı” anlatıyor ve ellerindeki, kırmak için yere attığı küreler (ve yerdeki kırık yüzlerce küre) de yok ettiği her bir köyü, aileyi, ülkeyi betimliyor. Snowfall parça olarak, beyaz ırkın etnik ırklara, özellikle Afrika ve oradaki siyahlara yaptığı baskı ve kötülük ile alakalı. Zaten “kar” beyaz ırkı, “kar yağışı” beyaz ırkın istilasını anlatıyor. Promised Land ise gençlerin kandırılıp, gerçekleri saklayan sahte amaçlar uğruna şiddete ve teröre çekilmesini anlatıyor. Kapaktaki karakter aynı zamanda gençleri kandıran bu karanlık gücü, kırdığı küreler ise yokettiği hayatları anlatıyor. Kapaklarımızda mümkün olduğunca şarkılara eşlik eden illüstrasyonlar kullanmaya çalışıyoruz ve Kerem ile yarattığımız “Snowfall” çalışması, bu konuda son derece başarılı bir örnek oldu sanırım.
Sosyal konularda söyleyecek sözü olan sizler – konu birkaç cümle de özetlenmeyecek kadar basit olsa bile -şu an ülke ve dünya siyasi arenasında olanlara neler söylemek istersiniz?
ülkenin ve dünyanın siyasi durumundaki bozukluklar zaten ortada. Eğer her şey yolunda olsa, bizim gibi grupların söyleyecek sözü olmazdı. İnsanların ya da belirli bir grubun kendi çıkarları doğrultusunda çevresini etkileşime sokması, değiştirmesi, yani açgözlülüğü ve bencilliği karşılaşmaya alışık olduğumuz bir gerçek. ülkemizde ya da uluslararası siyasette de bunu tüm çıplaklığı, çarpıklığı ve boyutlarıyla görebiliyoruz. İnsan dediğimiz varlık kirli düşünceleri beyninde barındırmayı çok seviyor sanırım.
İlk albümünüz kendi firmanız Tavanarası’ndan yayınlamıştınız. Bu sene başlarında Tavanarası’nın faaliyetlerine son verdiği haberini okudum sayfanızdan, sebep ne idi?
Ben o şirkette değildim ama bildiğim kadarıyla idari kararlar doğrultusunda kapatmanın daha uygun olacağına karar verildi. Kardanadam da grubun üyelerinin işlettiği bir şirket. Tavanarası’na göre daha büyük ve daha fazla çalışanı olan bir şirket ama yine de grubun kendi firması sayılır.
The Marmara Hotels ile sponsorluk anlaşması nasıl oldu?
The Marmara Hotels uluslararası projelere sponsorluk etmek konusunda çok istekli bir yönetime sahip. özellikle de kültürel anlamda yapılan çalışmalar ilgilerini çekiyor ve bizim projemizi de başarılı gördüklerinden ötürü, bize sponsor olmayı kabul ettiler. Kayıtlarımız süresince bize ev sahipliği yaptılar ve en iyi şekilde ağırlandık. Güzel bir birliktelik diye düşünüyoruz.
Rock Vault hakkında birkaç kelime söylerseniz bizleri oldukça mutlu edersiniz. Görüş ve önerileriniz bizler için oldukça önemli.
Titizlikle hazırlanmış, düşünülmüş bir röportaj olmasından da öte, Rock Vault ile gerçekleştirdiğimiz bu röportaj benim Dreamtone ile verdiğim ilk röportaj. Bu sebeple Dreamtone ile olan zamanımda Rock Vault hep özel bir yere sahip olacak benim için.
Benim soracak soruların bu kadar. Eklemek istediğiniz varsa buyrun.
Bu güzel röportaj ve Dreamtone’a olan ilginiz için teşekkürler. Bizleri www.dreamtone.net ve www.in-neverland.com adreslerinde ziyaret etmeyi unutmayın. Görüşmek üzere.