The Revolters

The Revolters

Rock Vault: The Revolters'a selamlar! Nasılsınız çocuklar? Günlük hayatınızı nasıl programlıyorsunuz (eğitim, iş, müzik..)?

THE REVOLTERS: Teşekkür ederiz. Gayet iyiyiz bugünlerde bir sorun yok. Grup elemanlarının bir kısmı okuduğu bir kısmı çalıştığı için beraber olmadığımız günlerde hayatın normal ritmine göre yaşıyoruz diyebiliriz. Ama bir araya gelince iş değişiyor biraz tabi. Ne zaman kimin ne isteyeceği ne yapacağı belli olmadığından bohem hayatı sürüyoruz.

Topluluğun ismi neden The Revolters olarak seçildi ve The Revolters adı sizin için ne ifade ediyor?

Türk grupları genelde isim seçerken bir anılarından yola çıkar, yada kendileri için özel bir anlamı vardır tarzı yaklaşımlara sahiptir. Biz daha çok grup elemanlarının hepsinin ayrı ayrı içinde bulunan bir “Revolter(!)” durumunu grup ismine taşımakla fazla kafa yormadan isim koyma işini halletmiş olduk açıkçası.

Cover yada bar grubundan ibaret olmayacağınızı bir yerlerden okumuştum. The Libertines, The Strokes, The Subways, The Killers, Kings Of Leon vs. 20 küsur repertuarınız var. Bunların üstüne daha fazla cover eklemeyi düşünmüyorsunuz o zaman değil mi?

Grubun zaten bir araya gelme amacı kendi şarkılarını çalmak ve bu şarkılarla ilerlemekti. Cover yapmak grup açısından bir oryantasyon süreciydi başlarda, soundumuz otursun, birbirimizi tanıyalım anlayışındaydık. Bu şarkıları hiçbir zaman 30-40 tane piyasa cover yapalım, barlara çıkalım, ortamlara girelim mantalitesiyle kullanmadık, kullanmak istemedik. Sonuçta bizim bugün müzik piyasasında – en azından Türkiye için - eleştirdiğimiz şey buydu. Grup her zaman bir beste grubu olduğunun bilincinde hareket etti. Bu süreç başarıyla atlatıldı, dolayısıyla artık cover ekleme olayımız kapanmış oldu. çok keskin istisnalar olmadıkça sadece kendi şarkılarımızı yapmaya devam edeceğiz.

35 MB'lık sıkıştırılmış "It's Gonna Hurt A Little" EP'niz resmi web sayfanızda indirilmek üzere mevcut. Parçalarınızı bu şekilde dinleyiciye sunma kararını almadan önce "komple nete koymayalım" dediğiniz olmuş muydu?

Kayıt sürecinde başımıza gelmeyen kalmadı diye bir yakarmayla başlayabiliriz bu sorunun cevabına : ) Davul kayıtları kayboldu, ham kayıtların vokal kayıtları yer yer gelip kayboluyordu, arka fonda sürekli bir dip gürültüsü... Bunların yanında sürekli ötelenen bir miksaj süreci ve bizim kayıtları belli bir tarihe kadar yetiştirme çabamız... O yüzden kayıt sürecimiz bayağı sancılı geçti. Sonuçta insanlar bir şekilde grubu duyup, forumumuzda veya MySpace’imizde bizden kayıt var mı diye sorunca ve grup tanındıkça, bu sorular da arttıkça hepimizin üstünde yoğun bir stres oluyordu. Ama sonunda iyi kötü bir kayıt elde edip nete koyunca rahatlamış olduk biraz. Kayıt kalitesi beklediğimiz gibi olmadı, ama o kadar kişinin baskısından sonra koymamak kesinlikle olmazdı.

Biraz reklam kokalım ne dersiniz? "It's Gonna Hurt A Little" da dinleyenleri neler bekliyor?

EP, çok sevilen ve konserlerde tekrar tekrar çaldırılan parçamız “Step By Step” le başlıyor. Tam bir indie rock parçası olan bu şarkı albümün en beğenilen şarkısı açıkçası. “Great Big Lie” da daha çok new school punk havası var, zaten gruptaki 3 elemanda o ekolden geliyor. Bir taşlama yapmadan olmazdı 🙂 “The Bloody Boots” parçası punk dinleyicileri tarafından çok beğenilen, MC5, The Stooges, Buzzcocks etkileri taşıyan kışkırtıcı bir şarkı. Performans olarak konserlerde bayağı bir enerjimizi götürüyor diyebiliriz. “Nation Under Illumination” parçası 2 Filistinli arkadaşın İsraillilerin açtığı ateş arasında kalarak ölümlerini anlatıyor; sound olarak akıcı ve sert bir mizaca sahip. Albümün kapanış şarkısı “The Morning Light” ise tek yavaş şarkımız, ve MySpace’de “Step By Step” den sora en fazla dinlenen ve beğenilen şarkımız olma özelliğinde. Joy Division, New Order sevenlerin fazlasıyla beğeneceği bir şarkı.

Nerelerde performans sergilediniz ve şu anda hangi mekanlarda aktifsiniz? Piyasada yakın arkadaş olduğunuz gruplar var mı? Sizleri kimler destekliyor?

Şu ana kadar Kemancı, Studio Live, Bronx, Gölge Bar, Ekşi Limon, Anyway, Zom gibi mekanlarda konserler verdik son 6 ay içinde. Direc-t ‘in 3 kere ön grubu olarak sahne aldık; Deli grubuyla tanıştık geçen günlerde onlarla ortak konserler vereceğiz İstanbul’da oldukları sürece. Aynı piyasada olunca çoğu grupla arkadaş oluyorsunuz zaten ister istemez, aynı zamanda sürekli bir destek durumu var.

Sizler indie, post punk gibi işler içindesiniz. Bu tarzları ne şekilde üst noktaya taşımayı düşünüyorsunuz?

Indie-Post Punk son 2-3 yılda majör şirketlerin potasına aldığı mainstream tarzlar haline geldi. Birkaç sene öncesine kadar garajında, evinde kaydettiği müziği internetten yayan gruplar bugün büyük şirketlerin albüm yaptığı ve şu anda Coachella, Glastonbury, Creamfields, Roskilde gibi festivallerin headlinerlığını yapan gruplara dönüştüler. Bu tarzlar zaten dünyada bir üst noktaya ulaşmış durumda. Ama Türkiye müzik piyasasının dünyayı bir 20 sene önceden takip ettiğini düşünürsek, insanlarda The Revolters neden Türkçe şarkı söylemiyor, neden bar programı olayına karşılar sorularına cevap bulabilirler sanırım.

Yaptığınız müziğin ülkemizdeki ve yurt dışındaki hayran kitlesi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Biliyorsunuz bizimkiler monitörden fırlarcasına çıkıp klavye ağabeyliğine girişebiliyorlar. Onlar çok kolay beğenmezler, ne araştırırlar ne konsere gelirler bir de her şeyi bilirler, eleştirinin bin bir türlüsünü yaparlar, affedersiniz b*kta atarlar..

Yaptığımız müziğin hayran kitlesi tek gruba bağlı kalmayan sürekli değişik grupların değişik soundlarını tecrübe etmeyi huy edinmiş bir kitle. Böyle bir kitlenin gelişmeye başlaması müzik piyasasının geleceği açısından, diğer tüm olumsuz etmenlere rağmen iyi bir şey. Yıkıcı eleştiriyi meslek edinen insanlar sadece burada değil tüm dünyada var. Yapamıyorsan çamur at mantığı her yerde işliyor sonuçta.

İnternetin grubunuza ne şekilde bir fayda yada zarar sağlayacağını düşünüyorsunuz?

İnternet tabi ki her grubun kendi promosyonunu yapması açısından bulunmaz bir nimet ama her ne olursa olsun her şey yapılan müzikte bitiyor. İnternetin bir gruba zarar verdiğini de pek görmedik ünlü grupların sansasyonel çıkışları haricinde, ki artık bunlarda o gruba zarar vermekten çok yarar vermeye başladı.

Sizin için en özel toplulukların isimlerini alabilir miyim?

Çağdaşımız olan çoğu grubun söyleyeceği gibi ilk olarak Velvet Underground, The Clash ve Joy Division diyebiliriz. Günümüzün grupları olarak The Strokes, The Libertines, The Subways, Franz Ferdinand, Kaiser Chiefs, The Kooks gibi isimleri beğeniyoruz.

Bazı ünlü ve zengin sanatçıların yurt dışı turnesine çıktıklarında yabancı ülkenin organizatörlerine kapris yaptıkları bilinir. Haberlerini okuyunca güldüğümüz sanatçıların bu tip hareketleri sizce kendilerine ne kazandırıyor?

“All in all it’s just another brick in the wall”. Sanatçılar bu olayın farkındalar sonuçta, geldikleri nokta onları öyle davranmaya itiyor. Bir şey kazanmadıklarını kendileri de biliyorlar yoksa.

Sitenizi İngilizce ve Türkçe olarak hazırlamışsınız. Bunlar ileri bir zamanda yurt dışına açılma fikrinin ilk sinyalleri olabilir mi?

Müzikte yurtiçi, yurtdışı olayı müziğin evrensel olgusuna tamamen ters bir şey bize göre. Geçen gün Rolling Stone dergisinde Peter Björn & John’un röportajında şu satır her şeyi açıklıyordu: “İngilizce, rock müziğin evrensel dili, bir gün Lou Reed İsveççe şarkı söylerse, bizde İsveççe şarkı yapmaya geri döneriz.”

 Grubun şu ana kadar birlikte yaptığı en iyi şey neydi? Sizi en çok ne mutlu etti?

Kayıt sürecinin her saniyesi müthiş bir tecrübeydi her şeyden önce. Her konserden önce ve sonraki heyecan ve enerji kelimelerle anlatılamayacak bir şey her sanatçı için.. Tamamıyla dolan her konser bizi çok mutlu ediyor.

Müzik marketlere muhakkak uğruyorsunuzdur. İçeriye girdikten sonra nerelere bakınıyorsunuz? Sık alışveriş yapar mısınız buralardan? Şöyle olsaydı daha iyi olurdu diyebileceğiniz bir konu var mı müzik marketler için?

İlk baktığımız illa ki son çıkan Rock albümleri oluyor genelde. çağ Mp3 çağı, eskisi kadar sık müzik Cd’si almıyoruz. Ama gerçekten bizim için idol olan grupların albümlerini gidip almaktan çekinmiyoruz ve de konser Dvd’lerini. Müzik marketlerin daha kategorize şekilde ürün satmaları temennimiz var birde.

Bu nasıl bir hayran kitlesi!? Layıkıyla Türkiye'de yapılsa da yapılmasa da son birkaç senedir "rock" tarzının etrafımızda bayağı bir döndüğünü istemeden de olsa görebilmekteyiz. Yaşları ufak eğitim gören genç kızların arasında "rocker" gibi imaj sergilemek şu anda moda. Nereden nerelere geldik diyorum, sizler ne diyorsunuz?

Ergenlik çağları; kendini etiketlendirme, bir zümreye, topluluğa ait olma, henüz saf kendi olamasa da bir birey olma olgusunun ilk başladığı çağlardır sonuçta. 1-2 sene böyle takılıp kendi karakterini bulan yada tarz değiştiren insanlar kadar, öyle başlayıp kalanları da var. İşin şekilcilik yönü bayağı bir satır işgal edeceğinden oralara hiç gelmiyoruz. çok doluyuz o konularda 🙂

Son olarak hayranlarınıza, Rock Vault takipçilerine eklemek istediğiniz bir şeyler varsa alalım. Sorularımızı yanıtlayan sizlere yani The Revolters'a teşekkürlerimizi sunuyor, başarılar diliyoruz.

Bizde hem röportaj için hem de bu kadar kaliteli bir siteyi Rock müzik dinleyicilerine sunduğu için Rock Vault’a teşekkür ediyoruz.

Özgür Özçınar

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.