Rock Vault : İlk olarak hayatımı değiştirdi diyebileceğiniz çizgiromanı ve çizerleri merak ettim?
MAHMUD A. ASRAR : Doğrusu tek bir çizgi romana hayatımı değiştirdi diyemem ama Frank Miller ve Alan Moore gibi yazarların başyapıtları beni çok etkilemiştir. Ayrıca Peter David’in Hulk’u ve Chris Claremont ve John Byrne’nin X-Men’leri benim için ayrıcalıklı çalışmalardır. çizer olarak ise etkilendiğim ve beğendiğim kişiler saymakla bitmez. çizgi roman çizerleri olarak başta sayabileceğim bir kaç çizer şunlar olacaktır; John Buscema, John Byrne, Jim Lee, Adam Hughes, Frank Miller, Mike Mignola, John Romita Jr., Ivo Milazzo, Bryan Hitch. çizgi roman dışında sevdiğim sanatçılar arasında Egon Schiele, Gustav Klimt, Alphonse Mucha başta geliyor. En iyisi kısa tutayım bu listeyi yoksa kendimi suçlu hissetmeye başlayacağım saymadığım isimler için.
Tay Yayınlarına ve Alfa yayınlarının altın günlerine yetişmiş bir kuşak olarak şanslı bir nesil olduğumuzu düşünüyorum. çocukluğa dair hatıralarımının en önemli kısmı Conan'ı babamdan saklamak ile üzerine. Sonra bir anda –en azından ticari anlamda- büyü bozuldu bence… Amatör olarak olsa bile sektörün içinden olan biri olarak sence neden çizgiroman gazetelerin ansiklopedi savaşlarının ardından ticari olarak kendine çıkış bulamadı?
Bu soruya kesin bir cevap veremeyeceğim tabii ki ama benim de bazı fikirlerim var.
Türkiye bilindiği üzere maddi problemleri olan bir ülke. çizgi roman ise genel olarak bir hobi ve kişisel merak sayılabilecek bir şey. Maddi olarak daha refah bir ülkede yaşıyor olsaydık bence çizgi roman daha iyi bir yerde olurdu. öte yandan çizgi roman nispeten kültürel seviyesi daha yüksek bir kesim tarafından tercih edilen bir şey oldu. Türkiye şehirlerde bildiğimizden çok daha farklı bir ülke aslında. Ayrıca benim hep savunduğum bir fikir de Türkiye’nin genç nesilden yeni okurlara ihtiyacı olduğudur. Bu nasıl sağlanabilir bilemiyorum ancak sadece eski okurlar ile bu işin yürümeyeceği ortada.
Doğal olarak bütün bu durumlar bir çizere de yansıyor. Ben şahsen yıllarca bu işle amatör olarak uğraştım. Bir kaç yıldır da geçimimi tamamen bu iş ile yapıyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse bir çizgi roman çizerinin Türkiye de işi çok zor. Bu yüzden ağırlıklı olarak yurt dışı için çalışmak durumunda kalıyorum. Ya böyle yapmak zorundasınız ya da çizgi roman dışına işler ile de meşgul olmak durumundasınız.
Bence akademik eğitim her ne kadar kişinin çizim tekniklerini ve ilgilerini arttırsa da yaratıclıkğını sınrılayan , bir anlamda ustasının gözünden bakmaya yönelten bir sistem sanki. Animasyon ve çizim teknikleri üzerine akademik eğitim alan biri olarak bu fikirlerime katılıyormusunuz? Gerçektende akadamik eğitim yaratıcılığı kısıtlıyor mu? (belki bu şekil düşünmemde ailemin yollamadığı Akademi ıstanbul'da burslu eğitim fırsatını kaçırmanın acısını bastırma vardır kimbilir)
Akademik eğitim bence olumlu bir şey. Potansiyeli olan ancak bunu kendi başına değerlendiremeyen birisini yönlendirmeya yarayabilir. Yetenek asla kendi başına bir şey ifade etmez çalışma olmadıkça. çalışma da kendi başına yeten bir şey değildir o ayrı tabii ama isterse bir kişiyi en usta hocalar eğitsin o kişi kendi çabaları olmadan hiç bir yere ulaşamaz. Yani okul olsun veya olmasın bireysel gelişme çabası olmadığı sürece akademik eğitim de faydası olmayan bir şeydir. Bu belki de her alan için geçerli olabilecek bir düşünce ancak bence sanat için en önemli şey kişinin kendisini geliştirme merakıdır. Sonuçta okuldan mezun olan herkes başarılı olmuyor.
Ben şahsen üniversitede çok şey öğrendim. Teknik olarak bilmediğim bir çok şeyi tecrübe ettim ve kendi başıma belki de asla denemeyi düşünmeyeceğim veya imkanım olmadığından yapmayacağım şeyleri yapma fırsatı verdi bana.
Çapa Yayın grubunun misyonu ve hedefleri hakkında bilgi verir misin bizlere?
Biz bu işe çizgi roman yapmak istediğimiz için fanzin çıkartarak başladık. Hepimiz çizgi roman aşığıyız ve kendi çabalarımız dışında bir seçeneğimiz yoktu zamanında. Fanzin çıkartmak hem sevdiğimiz işi yapmamıza hem de kendimizi ifade edebilme şansı tanıdı bize. Bir misyon peşinde koşarak başlamasak bile bu işe hepimizin kalpten istediği şey bu ülkede çizgi roman için bir şeyler yapmak. Hedeflerimiz ise yine bu amacın gerektirdiklerini yapmak. Yani Türkiye de (ve gerekirse dünya da) çizgi roman için bir şeyler yapmak. Sürekli ve yeni bir şeyler üretmek istiyoruz. Tabii ki gayemiz dünyayı kurtarmak değil ama çorbada tuzumuz olsun istiyoruz… İsimlerimizin hatırlanması da güzel olurdu tabii.
Çapa grubu ve Arkabahçe beraberce Türkiye'de bir ilk sayılabilecek (renkli oluşu, sayfa kalitesi ve işlediği konu ile) Karabasan'ı çıkardığı zaman bu işbirliğinin uzun süreli olacağını düşünmüştüm, fakat olmadı. Bu işbirliğinin yürümeme sebebi Karabasan'ın hedeflene satışa ulaşmayışımı, yoksa taraflar arası bir anlaşmazlık mı?
Karabasan en başından beri aslında 4 sayılık bir mini seri olarak düşünülmüş bir çalışma olmuştu. Aynı zamanda piyasayı denemek için de yapılmış bir çalışmadır. Yani uzun vadeli bir işbirliği söz konusu değildi en başından beri. öte yandan elbette devamı düşünüldü. Arka Bahçe ile Yıldıray çınar ve Hakan Tacal daha sonraları bu mevzular üzerine görüştüler ancak sanıyorum halen bir orta yol bulunamadı. Ama şunu söyleyebilirim ki ileride daha bir çok Karabasan öyküsü görebileceksiniz.
Emek verdiğiniz bir diğer dergi olan Strip ve çizeri olduğun Pırılkız karakteri için neler söyleyeceksin?
Pırılkız Hakan Tacal ile beraber yarattığımız bir karakter bidiğiniz üzere ve Mor Gezegen diye hitap ettiğimiz evrenin önemli karakterlerinden birisi. Benim bu konuda objektif düşünmem belki biraz zor ama ben bu karaktere gerçekten bayılıyorum. Görüntüsüne ve yaşadığı ortama gore bambaşka bir karakter. Dışarıdan göründüğünden de çok daha derin biri kişiliği var bence. öte yandan yaşından dolayı bazen kötü ve etik olarak yanlış tercihler veya kararlar verebiliyor. Bu gibi şeyler de onu daha inandırıcı ve daha benimsenebilir bir karakter yapıyor. Pırılkız için de değişik planlarımız var. 6 sayılık ilk öykü dizisinden sonra ilk macerası Strip dergisinin 11.nci sayısında yayımlanacak. Bu sefer alışık olduğumuzdan daha ciddi ve bizce manalı bir öykü hazırladık. öykü olarak benim Hakan ile çalıştığım en güzel çalışma ve sanırım benim de en iyi çalışmalarımdan birisi oldu.
Resimli roman forumlarında da rastladığım üzere pek çok çizgiroman sever(ben dahil) çizgiromanları ve mizah dergilerini iki ayrı uç olarak görüyor. öncelikle senin mizah dergilerine bakışın nasıl? Haftalık mizah dergilerinin ve Lombak ,Lemanyak gibi yayınlarının ciddi satış rakamlarına ulaştığı ülkemizde sence niye çizgiromanlar bu satış rakamlarına ulaşamıyor?
Çocukken Gırgır ve Fırt çok sevdiğim dergilerdi. Daha sonraları Dıgıl ve Hıbır’ı da severek takip ettim. Ancak zamanla bence mizah piyasası kendini çok tekrar etmeye başladı ve en kötüsü kalitenin düşmesi oldu. Zaten biç bir zaman büyük bir mizah hayranı olmadım ama artık Kenan Yarar’ın neler yaptığına bakmak dışında uzak duruyorum. Hatta o kadar ki çoğu zaman görmek bile istemiyorum.
Türkiye de on yıllar öncesinden gelen bir mizah sevgisi var. ınsanlara bu dergiler nispeten ucuz bir şekilde sunuluyor ve çabuk tüketilebiliyorlar. Türkiye’de kolay okunabilir şeyler tercih ediliyor sanırım ve mizah dergileri de bunu çok uygun bir şekilde sunuyor. Bu zamanla bir tercih ve kültür haline geldi galiba ve halen insanlar seçicilik yapmaksızın bu dergilere ilgi gösteriyor.
çizgi roman ise estetik ve kültürel olarak biraz daha farklı bir sanat dalı. Memlekette satılan yerli ve yabancı çizgi romanlar daha pahalı olduğundan insanlar almaya cesaret edemiyor. Bunun özünde biraz da insanların çoğunun bir çizgi romana verilen emeğin farkında olmaması yatıyor sanırım. öte yandan ilgi yok değil tabii ki ancak bir türlü sağlıklı yerli üretim çalışmalar çıkamıyor. Bir de çıkan bir çok yayın düzensiz çıkıyor veya kısa zamanda yayını durduruluyor. Bu da bir istikrarsızlık olduğundan dolayı insanlar herhalde biraz da korkuyor. Yani bu konu tartışa tartışa bitmez diye düşünüyorum ama özetle fikirlerim böyle.
Digital Webbing ile çalışmalarınız nasıl başladı? Sence bir Türk çizerin dünya piyasaında şansı nedir?
Digital Webbing için yaptığım ilk çalışma Yin Yang oldu. DW sitesinde işlerimi sergiledim ve gelen tekliflerden birini değerlendirerek bu çalışmayı yaptım. Daha sonra forumlarda edindiğim bir arkadaş ile Last Paladin çalışmamızı yaptık. Ardından yakın zamanda bu öykünün devamı olan 2 kısa öykü daha yaptık. Eğer durumlar uygun olursa daha başka çalışmalar da yapacağız. Image Comics’ten çıkan Small Gods için yaptığım çalışmada yine DW forumlarında edindiğim yakın bir yazar arkadaş aracılığıyla yaptım.
Bence zamanımızda bir Türk çizerin dünya piyasasında iş yapması eskisinden çok daha kolay. Artık internet diye bir şey var ve her şey değişti. Elbette bir Amerika’da veya ıngiltere’de olmak işinizi kolaylaştıracaktır ancak eğer çok iyiyseniz yaptığınız iş her yerde değer görecektir. önemli olan girişken olmak ve çalışmak istediğiniz piyasayı iyi tanıyabilmek.
Bir çizgiroman okurunun arşivinde olmazsa olmaz öyküler ne olmalı? Ya da kısaca unutamadığını öyküler neler? ( şahsen ben Claremont/Byrne/Austin üçlüsünün döktürdüğü "Days of Future Past" i tek geçerim)
Benim için ilk ve en değerli öykü dizisi herhalde Claremont ve Byrne’den Dark Phoenix Saga’dır. Eğer bu öyküyü okumadıysanız kendinize X-Men okuru demeniz yanlış olur!
Bunun dışında bence Watchmen, Dark Knight Returns mutlaka herkesin arşivinde olmalı. Ayrıca Sin City: That Yellow Bastard benim için çok ayrı bir yeri olan bir öyküdür.
Müzikle de aranız gayet iyi, grubun Flatground hakkında bizlere neler söyleyeceksin? Hedefleriniz neler?
Flatground’u ta 1993’te Yıldıray çınar ve bir kaç arkadaş ile kurduk. O zamanlar daha “old school” hardcore/punk tarzında çalıyorduk ve Ankara’daki ilk metal dışı gruplardan biriydik. O zamanlar ben gitar çalıyordum. Bir kaç yıl ve bazı sebeplerden dolayı gruptan ayrıldım. 2003 yılında ise gruba bas guitarist olarak tekrar girdim. şimdi tarzımıza isim vermek eskisi kadar kolay gelmiyor. Hardcore müziğe biraz daha sofistike bir şeyler katarak özgün bir şeyler üretmeye çalışıyoruz. şimdiye dek bir çok kayıt yaptık ancak album veya demo çalışması henüz gerçekleşmedi.
Kendimize eskiden olduğundan daha çok güveniyoruz ve tarzımızı oturttuğumuzu söyleyebilirim. Bir sonraki hedefimiz yeni konserler ve sonunda hayırlısıyla bir de albüm.
Söz müzikten açılmışken hayatınızı kaydıran albümleri sorsam?
Hayatımı kaydıran albümler… Hmmm… Yine çok şey sayabilirim sanırım ama genel olarak hayatımda en çok dinlediğim albümler bunlar olsa gerek;
- Queen – A Night At The Opera
- Life Of Agony – River Runs Red
- Tool – Aenima
- Smashing Pumpkins – Mellon Collie And The Infinite Sadness
- Helmet - Aftertaste
Web sayfamız rakı ve rock müziğe adandı? Unutamadığın bir şarhoşluk anın var mı?
Rakı içtiğimde hep çok pozitif olurum. Herkesi çok sevmeye başlarım ve Polyanna gibi olurum. çok içersem bu tersine dönebilir tabii. Haha!
çok içen bir insane değilim ama 1995 yılına girdiğimiz akşam benim ve bir çok arkadaşım için değişik bir akşam olmuştur. Bir arkadaşın evi boştu ve bir parti düzenledi. Hep beraber erkenden içmeye başladık. önce bir sürü bira içildi. Ardından kırmızı şarap geldi. Bu esnada zaten bir çoğumuz sarhoş olduk bile. Bu arada polis geldi eve ancak ben dahil bir çoğumuz yabancı olduğundan pek sorun yaşamadık. Sonra votka ve cin gibi daha ağır içkiler girdi araya. Pasta savaşı filan darken saat 12 oldu ve şampanya içildi… Buraya kadar her şey güzeldi ancak saat 01:00e doğru benim kırmızı şaraptan dolayı midem bozuldu ve kustum. Klozet ile çok samimi oldum bu esnada. Ardından yavaş yavaş herkes kusmaya başladı. Erkek kız demeden kusuyorduk. Hatta bir arkadaş bir kusmuğa basarak ayağı kaydı ve o esnada havada kendi üzerine kustu. En kötüsü evin sahibi olan arkadaşın ailesi saat 02:00 civarı eve dönmeye karar vermiş. Neyse ki çok anlayışlılardı ve bize pek kızmadılar. Hayatımın en içkili akşamıydı galiba.
Çizime hevesli insanlara ne tavsiye edersin?
Öncelikle şunu söyleyeyim; Bu işin bir kolay veya kısa bir yolu yok! öncelikle bu işe baş koyacak olanlar zor bir iş yaptıklarını kabullensinler. çok çalışsınlar. Bu işin temeli üretmektir. Sürekli çalışmalı ve her türlü şeyi çalışmalılar. Bunun dışında her zaman kendileri destek olacak ve yardımı olacak şeylerden faydalansınlar. Bu kendilerinden daha tecrübeli birilerinden tavsiye almak olabilir, bu işin okulunda okumak olabilir veya kitaplardan bilgi edinmek olabilir. En önemlisi işin doğrusunu bilmektir. Doğru malzemeyi kullanmak ve doğru yöntemi izlemek. Eleştiriye açık olunmalı. Anneniz sizin çizimlerinizi her zaman beğenecektir ancak daha objektif kaynaklardan eleştiri almaya gayret göstersinler.
Son sözleriniz?
Bana vakit ve yer ayırdığınız için teşekkür ederim!
Bu arada Mahmud Asrar hakkında detaylı bilgi için buraya
Çapa Yayın grubu içinse buraya tıklayın.