MAT

MAT

Rock Vault: Selam MAT! Hayat nasıl gidiyor, ekip nelerle meşgul şu sıralarda?

MAT : Malum ilk albümümüzü çıkardık. Onun koşuşturmacası içerisindeyiz şu aralar. Konserler, röportajlar ve arada katıldığımız TV programları oluyor. Kalan zamanlarımızda sıcaklardan fırsat bulduğumuz ölçüde prova yapıyoruz, bir araya gelip keyif için çalıyoruz, sonrasında da birlikte takılıyoruz.

1993 yılında Engin (gitar), Fatih (gitar/vokal) ve Korhan (bas/geri vokal) Galatasaray Lisesi'nde müzik yapmak için bir araya geliyor (yani ortaokul yıllarınızda). İlk demo 1997’de kaydoluyor. 2003’te Onur (bateri) gruba dahil oluyor. Bu 10 sene içinde taşlar yerinde oturdu ve devamında önemli adımlarınızı atmaya başladınız öyle değil mi (4 sene içinde)?

Evet öyle özetleyebiliriz. 2004'te bar programımıza başladık ve sonbaharda demo kaydımızı tamamladık. Yılın sonuna doğru demoda (ve albümde de) yer alan “Yosun” a ilk demo klibimizi çektik. Aslında üniversite öğrencisi arkadaşlarımızın bir ödev projesiydi ama profesyonel bir montajın sonucunda TV'de yer alabilecek hale geldi ve önce Dream TV'de, Yüxexes'te yayınlandı, ardından günlük rotasyona alındı, derken Rock Market'te ve yerel kanallarda da yayınlanmaya başladı. Bu sayede biraz tanınan bir grup haline geldik. Bu arada boş durmadık ve matonline.net adresinde resmi web sitemizi açtık. Yine üniversiteden arkadaşlarımızın dönem ödevleri için barlarda ilk günlerimizde yapılmış çekimlerle hazırlanmış, bizim montajını üstlendiğimiz kısa bir belgesel hazırladık. Matrak bir şey oldu, hala sitemizde yayındadır. Amacımız o günlerde geçtiğimiz yolları belgelemekti. Küçüklüğümüzden beri bir aradayız ve o günlerden beri albüm çıkartıp kendi şarkılarını büyük sahnelerde çalan bir grup olmak hayalimizdi ve bunun için bir arada kalmaktan ve çalışmaktan hiç vazgeçmedik. Hep bir gün bu hedefe ulaşacağımıza inandık. Bu gerçekleştiğinde ilk günlerimizi hatırlatacak, insanların nereden geçtiğimizi göreceği matrak bir video olsun istedik. Ilk günlerimizde Ex-Bronx isimli bir mekanda çalıyorduk, “7 kişiye çalıp manyak mısınız bu saatte buradasınız, bizden herkese bira” dediğimiz günlerimiz oldu, bir sürü kişi beraber tepindiğimiz günler de oldu. Derken Pulp açıldı ve o zamandan beri beraberiz. Sitemizde forum bölümümüzü de açınca haftasonları bizi sürekli takip eden insanların hafta içinde takılıp sohbet edebilecekleri bir ortam oluştu. Sitemiz üzerinden zaten demo kayıtlarımızı onbinlerce kişiyle paylaşıyorduk, forum üzerinden daha da fazla kaydımızı çekirdek bir kadroya sunduk ve onların tepkilerine kulak verdik. Bu dönemde soundumuz da gelişti, acele etmedik, kayıtlarımızı istediğimizi kaliteye getirene kadar gelen tepkilere kulak verdik. Sert müzik yapmaktan çekinmedik.

Grubun ismini “MAT” koyarken neler düşünmüştünüz?

Grup için hepimizin isim önerisi oluyordu ama en az birimizin içine sinmiyordu bu isimler. Uzun süre gruba isim koyamadık, isimsiz idare ettik çünkü isim için anlamlı olsun, kısa olsun, akılda kalıcı olsun, kelime de kulağa hoş gelsin yazılışı da göze de hoş gelsin gibi çeşitli isteklerimiz vardı. MAT bizim için cilalanıp parlatılmamış, olduğu gibi olan, olduğu gibi görülen bir gruba verilebilecek bir isimdi, sadelikten ve samimiyetten hoşlanıyoruz ve bu isim önerildiğinde hepimizin hoşuna gitti. Yazılış olarak da kısa, göze hoş gelen ve her harfi simetrik ilginç bir kelimeydi, Türkçe, Fransızca ve İngilizce’de aynı anlama geliyordu. Anlamını beğendiğimiz bir kelime böyle tesadüfen ilginç de özellikleri barındırınca zaten uzun süredir bir isimde uzlaşamamaktan usanmış olduğumuz için tamam bu isimden vazgeçene giriyoruz, anlaştık mı dedik ve grup ismi konusunu kapadık 🙂

Sizleri ilk kez dinleyen bir kimsenin “bunlar ıvır zıvır iş yapıyor yahu!” dediğini hiç duymadım ve bu çok iyi. Uzun vadede potansiyel kitleyi, seyirciniz olarak bulursanız bu sizin için en büyük mutluluk olabilir mi?

Olur 🙂 Yaptığımız işleri aceleyle yapmak istemiyoruz, her şeyi hazır olduğumuzu hissettiğimizde, kendi bildiğimiz gibi yapabileceğimiz imkanlara kavuştuğumuzda yapmak istiyoruz. Dinleyicilerimiz arasında albüm ne zaman geliyor, ne zaman çıkışınızı yapacaksınız diyenler hep oldu ama sürekli takipçilerimiz bilerek ağırdan aldığımızın farkındaydılar, bize destek vermeye devam ettiler, forumlarımızda, konserlerimizde bizi yalnız bırakmadılar, albümden önce klip çekimlerimize, albüm sonrasında TV programlarımıza geldiler, bize acele etmek zorunda olmadığımızı hep hissettirdiler. Aynı çizgide ilerleyerek daha büyük kalabalıklar önünde kendi şarkılarımızı çalar hale gelirsek bizim için dönüp baktığımızda gurur duyacağımız bir yolculuk olacak.

Grubun basamakları yavaş yavaş çıktığı görülüyor ve bu gayet güzel. Yolunuz açık. Bir anda fırlayıp gelmediniz. Sizlerinde bunu benimsemediği açık öyle değil mi?

Evet, zaten demo kayıtlarımızı hazırladığımızda, “Yosun” a da kendi imkanlarımızla klip hazırlayıp biraz tanınır hale geldiğimizde albüm teklifleri aldık ama o dönem buna hazır olmadığımızı düşünüyorduk, kendi içimize sinecek kalitede kayıtlar yapacak yeterli imkanlara sahip değildik, bu imkanlara sahip olabilmek uğruna müziğimizden ödün vermek de istemiyorduk ve beklemeye karar verdik. Arada bu tarz teklifler de aldığımız oldu, daha alaturka bir altyapıya yönelmemiz veya müziğimizde bazı değişiklikler yapmamız karşılığında iyi tekliflerle gelenler oldu ama bunları kabul etmemeyi tercih ettik. Ne kaliteden ne müziğimizden taviz vermek istemeyince albümümüzü oluşturacak imkanlara kavuşmamız biraz zaman aldı tabi 🙂 Kendi plak şirketimizi kurup kayıtlarımızı bir prodüktörle çalışmadan kendi imkanlarımızla tamamladık ve bildiğimiz yolda ilerlemeyi daha doğru bulduk.

Albüm kapağınızın dönüşümlü kağıttan oluşu, logonuzu kapaklara tek tek elle damgalamanız gayet ilginç. Kimden çıkıyor bu fikirler?

Bunlar tamamen bizden çıkan fikirler. Albümümüzün bize özgü olduğunu, kendi istediğimiz gibi hazırladığımızı, diğer albümlerden bizce bir farkı olduğunu vurgulamak istiyorduk. Müziğimizin, yaptığımız işin, çalışma şeklimizin bize özgü olduğunu düşünüyoruz, albümü de elinize aldığınız zaman bunu hissetmenizi istiyorduk, o yüzden kapakların da tek tek elle hazırlanmış bir bölümü olmasını, fabrika çıkışı grupların fabrika çıkışı albüm kapakları gibi olmamasını istiyorduk. Logomuzu tek tek damgalamayı tercih ettik, böylece hem her albüm kendine has, albümü alan kişiye özel olacaktı, hem her albüme tek tek elimiz değmiş olacaktı.

Albümünüzün kapak çalışması bizlere neleri anlatmakta?

Kapakta bir tembel hayvan ve canavar şeklinde kravat kafalar var. Tembel hayvan kravat kafalardan kaçmak için gitara sarılmış. Bir yandan pamuk ipliğine bağlı, stresli bir durumda, alttan kravat kafalar yakaladı yakalayacak ama bir yandan da sırıtıyor çünkü halinden memnun, orada asılı olmayı o seçmiş ve onun istediği hayat bu, duruşunu hiç bozmuyor. Zaten tembel hayvan da öyle bir hayvan, aslında tembelliği yüzünden hareket etmiyor ama bize duruşunu hiç bozmayan bir hayvan gibi geliyor. çok büyük sıkıntı altında olsa da, öleceğini bilse de karikatür gibi duruşunu bozmuyor bir yerde ve onun bu inatçılığını seviyoruz, tembelliğini seviyoruz. Bizim için grubun maskotu gibi bir şey oldu artık.

13 parçadan oluşan albümünüzü canlı çalarken en çok hangi parçayı icra ederken keyif alıyorsunuz? Seyirci hangisinde kendisini buluyor ve eğleniyor?

Yakın zamana kadar en iyi tepki alan şarkımız “Yosun” du, bunda 2004 demosunda yer alan bir şarkı olmasının ve TV'de klibinin görülmesinin ve daha çok insana ulaşabilmiş bir şarkı olmasının da payı vardır tabi. Bizim de çok sevdiğimiz bir şarkı, insanların tepkisinin de etkisiyle bizim de coştuğumuz bir şarkı. Yakın zamanda “Kolay Değil” in kaydını önce sitemiz ve MySpace sayfamız sahneyebibira üzerinden dinletmemiz, ardından klip ile TV'den ve YouTube üzerinden seyircilere ulaştırmamızla en bilinen şarkımız haline geldi ve sanırım şu aralar en çok tepkiyi o alıyor. Bizim de kayıt ve provalar döneminde de en coşkuyla çaldığımız şarkılardan biriydi ve seyirciden aldığımız tepkinin de gazıyla sanırım şu aralar sahnede kopma noktamız “Kolay Değil” oluyor. Bunun dışında Barış Manço'dan çaldığımız “Gibi Gibi” oldukça enerjik bir şarkı ve ona da çok tepki alıyoruz seyirciden, biz de gaz çalıyoruz.

Mart ayında kendi plak şirketiniz olan Yosun’u kurdunuz. Bunu neden tercih ettiniz ve maddiyat olarak sizleri ne derece zorladı? Bu her grubun rahatça yapamayacağı bir şey.

Aslında plak şirketi kurmak çok büyük bir maddi külfet getiren bir şey değil. Gerekli yasal başvuruları yapmak çok pahalı bir şey değil, bir sermaye oluşturmak gerekiyor ama o sermayenin de tümünü ilk günden bir kasaya koyup denize atmak gerekmiyor, belli bir kısmını oluşturmanız lazım, onu da masraflarınızda kullanabiliyorsunuz vs. Şirketi kurmak maddi olarak zor bir şey değil, asıl ondan sonrası zor. Ama biz zaten albüm kayıtlarımızda “evet giriyoruz, bir ayda kaydediyoruz, bize şu kadar para lazım” şeklinde hareket etmediğimiz için, albüm kaydı paramız oldukça gidip belli sürelerle kayıt yaptığımız ve uzun döneme yaydığımız bir süreç olduğu için, kayıt ve editing işlemlerinde pek çok görevi de kendimiz üstlendiğimiz için albüm kaydı diğer altından kalkamayacağımız bir maliyet getirmedi bize. Klip çekimi gibi, grubun hukuki işleri gibi bizim üstlenemeyeceğimiz işler de bu uzun süreçte tanıştığımız, grubun müziğini bilen, bizi bilen, arkadaşımız olmuş ve bu çıkışta yer almak, bize destek vermek istemiş yetenekli insanların da yardımıyla üstesinden gelebildiğimiz işler oldu. Yani bir yerde grubun ağırdan alması ve müziğine bağlılığı daha da ilerlemesi için gereken gücü yanında getirdi. Bu dönemde tanıştığımız ve bize güvenen, müziğimize güvenen insanlara çok şey borçluyuz. Arkamızda büyük bir şirket olmadan, kendi istediğimiz müziği yapabilmemiz arkamızda bizi seven insanların desteğinin olmasıyla mümkün oldu. Bursa'ya gidip konser veriyoruz, kulise elinde evde yapılmış baklavayla börekle gelen arkadaşlarımız oluyor, albüm çıkartıyoruz İstiklal'de boynumuza sarılıp bizi çalıştığı yerde mantı yemeye götüren arkadaşlarımız oluyor, albümümüzü kutlamak için hep beraber mangal partisi yapıyoruz bize İzmir'den sucuk gönderiyorlar, gece konserden yorgun dönüp uyuyoruz aynı konserde bizi dinleyen arkadaşımız forumumuza göz kulak oluyor. Kolay kolay sırtımızın yere geleceğini sanmıyoruz 🙂 En azından aç kalmayız 😛

6 Haziran çarşamba günü sitemiz yazarlarından Baran’ında içinde bulunduğu Galatasaray Lisesi 22. Kültür ve Sanat Festivali’nde Pinhani ve Bülent Ortaçgil ile birlikte ücretsiz sahne aldınız. Nasıl geçti, performansınız için bizlere neler söyleyebilirsiniz?

çok güzel geçti. Bir kere yıllar sonra kendi okulumuza gelip sahneye çıkmak ayrı bir zevk, onun ötesinde o gün özellikle eski demomuzda yer alan veya klibi olan şarkılarımızın çok tepki alacağını, diğer şarkılarımızın albüm çıkalı çok vakit geçmediği için bilinmeyeceğini düşünüyorduk ama bütün şarkıların sözlerine eşlik etmeleri bizim için çok keyifli oldu.

Geçmişte Gitar ve Ex-Bronx maceralarınız var. Şimdi her Cumartesi günü Pulp'ta çalıyorsunuz. Sizce mekanlar arasında belirgin farklar var mı? Wade için neler diyebilirsiniz?

Pulp'ın şimdiye kadar çalışanlarını tanıyacak kadar yakınlaştığımız mekanlara göre çok belirgin bir farkı var. Burada herkes birbirini tanıyor. Müdavimleri var, onlar hem çalışanları tanıyor, hem bizi tanıyorlar. Pulp'ı işleten Burak insanlara mesafe koymuyor, gruplara istekleri konusunda elinden geldiğince yardımcı oluyor, çalışanlara yakın davranıyor, aynı samimiyeti çalışanların da müdavimlere göstermesi için olabildiğince özgür bir ortam oluşturuyor.Mesela kapıda suratsız badigardlar değil insanların tanıdıkları, gecenin sonunda onlarla eğlenen, dans eden arkadaşlar duruyor, garsonları herkes tanıyor, bir hafta en önde dans edip hoplayıp zıplayan insan ertesi hafta Pulp'ta çalışmaya başlayabiliyor. Biz de aynı samimiyeti koruyoruz, her hafta gelen insanlarla tanışma şansımız oluyor, sürekli gelenlerle birbirimizi tanıyoruz, hafta içi matonline.net adresindeki forumumuzda sohbet ediyoruz. İlk gelen insanlar hep 1-2 teknik kusur buluyorlar, şu şöyle olsa daha iyi olmaz mı diyorlar ama yarım saat sonra aynı insanı birilerinin omzuna çıkmış elinde şişe bağıra bağıra şarkı söylerken görüyorsunuz 🙂 Sahneden baktığımızda yeni yüzlerin yanında hep tanıdık yüzler görebiliyoruz ve kendimizi evde hissediyoruz, bizim için çok keyifli oluyor. Wade sevdiğimiz bir grup. Bu yıl Roxy müzik yarışmasında derece aldılar. Biz de oradaydık, onları destekleyen seyircilerin arasındaydık. Aramızda aynı mekanın çalışanları ötesinde bir ilişki var, uzun süredir Pulp'ta bizden önce sahne alıyorlar ve biz de onların iyi yerlere geldiklerini görmek istiyoruz.

Zamanında ücretsiz demo dağıttığınız biliniyor. MAT grubu çok büyürse bu tarz şeylerle ilgilenecek mi?

Evet biz demomuzu ücretsiz dağıttığımızda insanlar demo kayıtlarını para ile satmaya çalışıyorlardı. Biz istediğimiz kaliteye gelene kadar kayıtlarımızı albüm gibi ücretli dağıtmayı doğru bulmadık. Demomuzu mümkün olduğunca çok insana ulaştırmak istiyorduk, o yüzden internet üzerinden dağıtmakta da sakınca görmedik. Şu anda da albümü olan bir grup olarak MySpace sayfamız üzerinden şarkılarımızın dinlenmesine, web sitemiz üzerinden kliplerimizin izlenmesine olanak tanıyoruz. Gelecekte de albüm anlayışının şuan kinden farklı bir hale geleceğini, belki şimdi anladığımız anlamda elle tutulabilir, gözle görülebilir albümlerin sadece koleksiyon amacıyla, gerçekten o grubu seven ve raflarında grupların albümlerini biriktirmeyi seven insanların satın alacakları, bir çeşit koleksiyon amaçlı ürün haline geleceğini düşünüyoruz. Zaten biraz da bunu düşünerek farklı bir albüm kapağı tasarımı, farklı bir konsept oluşturma yoluna gittik. Albümün CD'sini alan insanların aldıklarına değdiğini hissetmelerini, saklamak isteyecekleri bir şey almalarını istiyoruz. Zaman değişiyor, biz bir albüm çıktığında Türkiye'ye gelse de alsak diye her sabah müzik mağazalarına gider, albümü dinleyeceğimiz günü beklerdik. Şimdi ise albümler piyasaya çıkmadan aylar önce şarkılar internete düşebiliyor. Forumlarımızda hayatında ilk defa bir albüm aldıklarını söyleyen arkadaşlarımız var. Biz bu değişimin farkındayız ve oturup kimse albüm almıyor diye ağlaşmak yerine nasıl güzel bir şeyler yapabileceğimiz düşünmek, müziğimize odaklanmak bize daha doğru geliyor. İleride de bu tarz bir yol izlemeyi düşünüyoruz, albüm yapıp onu almak istemeyen insanlara asıl zorla aldırırız gibi planlar yapmak yerine almak isteyenlerin keyifle alacakları, dinleyenlerin de keyifle dinleyecekleri bir albüm yapmak istiyoruz, müziğimizi çok insana ulaştırmak istiyoruz, bizim için insanların konserlerimizde bağıra bağıra bizim şarkılarımızı söylemeleri albümümüz almalarından daha önemli 🙂

Roxy olsun Tuborg müzik günleri olsun bayağı bir koşturmuş grupsunuz. Başarılarınızda var. Bu tarz etkinliklerin yerli müzisyenler için ne derece önemli görüyorsunuz?

2005'te takip ettiğimiz sitelerde Roxy yarışmasının başvuru günlerinin sona ermek üzere olduğunu duyduk. Aslında müziğin yarıştırılması fikrine çok sıcak bakmıyoruz, özellikle farklı türlerde müzikler yapan gruplar arasında sağlıklı bir seçim yapmanın zorluğu, zevklerin tartışılmasının pek mümkün olmaması vs. bizi hep yarışmalardan uzak tutmuştu ama Roxy geçmiş yıllarda katılan isimler sebebiyle gözümüzde inandırıcılığa sahip bir isimdi ve elimizde hazır kayıtlarımız vardı. Bir son dakika kararıyla 2005 Roxy Müzik yarışmasına katıldık ve 2.liği aldık. Zaten sert bir müzik yaptığımız için beklediğimiz en yüksek derece 2.likti o yüzden bu sonuçtan memnun kaldık ve yolumuza devam ettik. Açıkçası medyada geniş yer bulmayan yarışmaların gruplara çok bir artısı olduğunu düşünmüyoruz. Şu anda TV'de yer alan yarışmalar da pek bizim gibi grupların katılmak isteyeceği türden programlar değil. Eğer ileride geniş kitlelere ulaşabilen kaliteli programlar yapılırsa yeni gruplar için faydalı olabilir ama şu anda trend pek o yönde değil gibi. Roxy grupların çıkıp kendi müziklerini sergiledikleri ve bununla yarıştıkları bir yarışmaydı, TV’de ise her şey şova çevriliyor ve bir yerden sonra ipi ucu kaçıyor. Bir rock grubunun giyinişine, konuşmasına, tarzına ukalalığa varan eleştiriler getirilen yarışmalara katılmak konusunda çok istekli olacağını sanmıyorum, olsa da bunun o gruba bir fayda getireceğinden emin değiliz.

Klip çekmeyi çoğu topluluğa göre daha çok önemsiyorsunuz. Kliplerinizde dinleyicilerde gönüllü oynuyor. TV’de yayınlanan kliplerinizin ilgi çektiği açık. Başarı faturasını kimlere kesmek lazım?

Kliplerin başarısı emeği geçen herkese ait. öncelikle yönetmenimiz Artun var. Artun'la 3 yıl önce “Yosun” un montajını yaptığında tanışmıştık. Aynı kafada insanlarız, beraber oturup konuştuğumuzda aynı dili konuşuyoruz, arkadaşlığımız sebebiyle grubu iyi biliyor, müziğimizi seviyor. Saatlerce müziğimizi dinleyip bizimle sohbet ederek fikirlerini açabiliyor, bizim isteklerimize önem veriyor. Bize gerçekten önem verdiğini hissediyoruz, barda çalarken bizi dinlemeye gelip ben sizi çok seviyorum sizin için ne yapabilirim diyecek kadar samimi biridir. İşin başına oturduğunda hem çok zor işlerin altından kalkmayı hem de o samimiyeti ve olumlu havayı sürdürmeyi başarabilen nadir insanlardandır. Aynı şekilde dinleyicilerimiz de, klip var, sizinle çekmek istiyoruz dediğimizde sabahın 6'sında kalkıp geliyorlar, gecenin bir yarısı evlerine dönüyorlar. Sonra klipler tamamlandığında evimizde oturup ilk onlarla izliyoruz ve TV’de kliplerimizi gördüğümüzde onlar kendilerini gördüklerinde ayrı bir keyif alıyorlar, biz tanıdık yüzler görmekten büyük bir keyif alıyoruz. Herkes o yorgunluğa bunları bilerek katlanıyor. Toparlamak gerekirse bizi bilen, seven ve anlayan insanlarla, herkesin isteyerek yaptığı işler olduğu için ortaya keyifle izlenecek klipler çıkıyor.

“Herkes Biliyor” parçanız için Onur Kek’le (Pokeimam, Sayko Kemal, Mukus Leo, Dayı ve Kaykaycı çocuklar, Saykomatrix) çalışmıştınız. Oldukça keyif aldığınızı tahmin etmekteyim. Neden Onur’u seçtiniz?

“Herkes Biliyor” bizim uzun süredir çaldığımız bir parça. özellikle bar programımızı takip eden dinleyicilerimiz için oldukça bilindik, artık neredeyse nostaljik bir tadı olan bir şarkı. çok iddialı değil, basit, sade ama eğlenceli. Bu özellikler bizim Destroycartoon'un çizgi filmlerinde de gördüğümüz özelliklerdi. Basit, iddiasız ve sade ama eğlenceli ve nostaljik bir yanı var. Parçada biraz punk havası vardı, enerjik bir şarkıydı, Onur'un da tarzında punk havası hissediliyordu, bu tarz bir şeyler yapmaya açık olacağını, iyi bir birliktelik olacağını düşündük. Aynı zamanda Pokeimam, Sayko Kemal gibi karakterler bizim öğrencilik yıllarımızda keyifle izlediğimiz ve eğlendiğimiz çizgi filmlerin karakterleriydi, bunların bizim klibimizde yer alması, bizim çaldığımız bara gelmeleri ve içinde bizim de yer aldığımız bir macera yaşamalarının çok keyifli olacağını düşündük. özellikle bizi her hafta izleyenlerin klibin sonunda ana karakterin Pulp'a gelmesinden ve hikayenin arkasında bizim çalıyor olmamızdan büyük keyif alacaklarını düşündük, daha çok sitemizin takipçilerini düşünerek, matonline.net için böyle bir çalışmaya girdik. Konunun bir kısmının Pulp'ta geçmesi, bizim de sahnede olmamız ve bir şekilde ölmemiz dışında hiç bir isteğimiz olmadı Onur'dan, tamamen özgür bıraktık. Sonuç albümün teaserı olarak gördüğümüz, albüm çıkmadan bir süre önce bar programı takipçilerimize nostalji yaşatmak için kullandığımız keyifli, eğlenceli bir video oldu.

Web siteniz gayet güzel görünüyor. Buna gösterdiğiniz ilgiye binaen MAT’ın internete ne derece önem verdiğini ve hayranlarıyla ne sıklıkta bir iletişime geçtiğini merak ediyorum.

Web sitemize önem veriyoruz çünkü insanların nerede olurlarsa olsunlar bize ulaşabilecekleri bir ortam olmasını istiyoruz. İstanbul'daki dinleyicilerimizle birebir görüşebiliyoruz, bar programlarından sonra her hafta biramızı içip sohbet etme şansımız oluyor ama her yerden insanla her zaman her konuyu konuşabileceğimiz bir forumumuz olsun istiyoruz. Elimizden geldiğince biz de o forumda yer alıyoruz, çok meşgul olduğumuz zamanlarda bile en azından sitemizin iletişim sayfasından veya e postalarımızdan bize ulaşan insanlarla sohbet ediyoruz, onların sorularını cevaplıyoruz. Onun dışında sitemizi içerik olarak da güncel tutmaya çalışıyoruz, konser haberleri, fotoğraflar, şarkılarımızı, şarkı sözlerimizi, videolarımızı için kapsamlı bir kaynak haline gelmesini sağlamaya çalışıyoruz. Bazen herkesle paylaşmak istediğimiz şeyleri yazdığımız bir günlüğümüz var, konserlerden ya da önemli olaylardan sonra oraya içimizi dökebiliyoruz. Bizim izleyicimizle biraz yakın bir ilişkimiz var, hem biz onlarla çok şeyimizi paylaşabiliyoruz, hem onlar da buna karşılık veriyorlar, her gün yeni insanlar forumumuza üye oluyor bizimle tanışıyorlar, sitemizde, forumumuzda üyelerimiz her şeyin yolunda gitmesi için bize destek oluyor, moderatörlerimiz, hatta adminimiz hep üyelerimizin içinden çıkan, herkesin tanıdığı isimler oluyor ve gece gündüz bize yardımcı oluyorlar. Hatta çoğu zaman yükü bizden çok sırtlanıyorlar, özellikle adminimiz Güliz MySpace sayfamız ve site içeriğimiz konusunda da bize yardımcı oluyor. Şu anda sitemiz dinleyiciler tarafından dinleyiciler için hazırlanan bir formata doğru gidiyor, bize sadece onlara gerekli desteği vermek kalıyor.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey varsa alabiliriz. Röportajımıza vakit ayırıp yanıtladığınız için çok teşekkür ederiz. MAT’ın hak ettiği yere geleceğini umuyoruz.

İstediğimiz şeyi kendi doğru olduğuna inandığımız şekilde yapıyoruz, şu anda olmak istediğimiz yerdeyiz, yarın daha kalabalık olmak istiyoruz ve bunun için bize destek olan herkese ve bu röportaj için size teşekkür ederiz 🙂

Özgür Özçınar

Leave a reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.