Rock Vault : öncelikle merhabalar, uzun zaman sonra ait olmak istediğiniz yerde, sahnelerdesiniz. önce Summer Rocks, arkasından Rock Station.. Murat Net cephesinde keyifler nasıl?
Selamlar, Rock Vault ailesine bana verdikleri destek, yazdığınız harika albüm kritiği - ki direkt web sayfama koydum -, bu güzel röportaj ve gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür ederim. Esasında sorularınız elime geçeli iki gün oldu. Genelde bu kadar bekletmem; ama dün gece bayağı bir moralim bozulmuştu. Düşler ve Kabuslar sitesinde birkaç kişi bana nefretini kusunca, bayağı bir üzüldüm, moralim bozuldu ve bezdim. Yani pek röportaj yapacak durumum yoktu ama şimdi iyiyim. Zaten Doğu Yücel "Abi sen forum falan okuma, üretkenliğine de etki eder" dedi.Yerden göğe kadar haklı. Esasında nasılsınız diye sorarsanız mutsuzum her zamanki gibi. Ben sadece gitarını çalabildiği zaman mutlu olabilen bir insanım. Harika geçen iki festival performansından sonra tekrar Selamiçeşme'ye tıkılmak beni aşırı derecede mutsuz ediyor. Oysa ki ben devamlı gitarımı çalmak istiyorum. Ve sahnede olmak, yolculuk yapmak, her sabah başka bir şehirde uyanmak istiyorum.
MURAT NET : Uzun zamandır sahnelerden uzak kaldınız (bar programlarınızı saymazsak), malum ülkem sınırlarında ilk rock/metal konserlerine tanıklık eden siz şu andaki kitleyi ve yapılan organizasyonları nasıl buluyorsunuz?
2004 yılından beri faalim ve 3 tane albüm çıkarmış bir sanatçı olduğum halde konser verebilmek için çok zorluk çektim. İstanbul rock n roll la alakası olmayan bir şehir olduğu için çok zor oldu. Şu anda albümüm çıktığı halde çalacak, konser verecek bir mekan bulamıyorum. Ekim ayından sonra bu değişir diye arzuluyorum ama fazla da umudum yok. Ben size şöyle söyleyeyim, benim Türkiye'nin her şehrinde veya ilçesinde 100-150 kişilik bir kitlem var. Pentagram ve Reflex geçmişimden dolayı. Toplam 50 rock bar veya üniversite ya da başka bir yer desek, ve buralarda altı ayda bir çalsam, yılda toplam 100 konser ediyor. Yani benim yılda yüz konser vermem lazım. Eğer bu olmayacaksa burada kalmamın ve bu işi sürdürmemin bir manası yok.
Metalfanzin röportajında Vahan Kavafyan isimli komşunuzdan sadece bir kez gitar dersi aldığınızdan bahsediyorsunuz. Kendine has stili olan diğer bir müzik adamı Chuck Schuldiner ölmeden önce verdiği röportajların birinde gitarist adaylarının gitar dersinden mümkün olduğu kadar sakınmalarını, ancak çalmayı kendisi öğrenen müzisyenlerin kendine has bir stile sahip olacaklarını söylerdi. Siz bu konuda neler söyleyeceksiniz? Gitara hevesli arkadaşlara tavsiyeleriniz neler?
Komşum değil, İstanbul satranç kulübünden aile dostumuzdu. Daha sonra Amerika'ya göç etti, ve şu anda hayatta mıdır bilmiyorum. Evet kendisinden tek ders aldım. Gençlere herhangi bir tavsiyede bulunmam. Onlar benden daha iyi bilirler. Gitarı heves için çalacaksanız çalın, kariyer yapmayı düşünüyorsanız unutun, çok üzülürsünüz. Hele burada..
90'lı yılların başında müzik sahnesi ve dinleyiciler daha bir açık fikirliydi sanki. Kariyerinde ilk büyük çıkışı Bulutsuzluk özlemi ile yapan Murat Net daha sonrasında speed/thrash metal grubu Pentagram ile devam ediyor; Metalium'dan tanınan baterist Melih Rona (bilmem haberiniz var mı ama kendisinden ‘07 başından beri haber alınamıyormuş) bir anda soft rock grubu Kesmeşeker ile kayıtlara girebiliyordu; Kesmeşeker demişken gitaristleri Can Alper'in Antisilence ile yaptığı işler cabası. Bunun yanında punk, blues ve black metal gibi birbirinden farklı türlerden gruplar aynı organizasyon çatısı altında sahne alabiliyordu. Fakat ne olduysa 90'ların ikinci yarısı sonlarında dinleyiciler arasında ciddi bir kutuplaşma ortaya çıktı: Bunun sebebi sizce ne olabilir? Stadyum konserleri, basılan yerli yabancı albümler, yurtdışı ile anlaşan gruplarımız sonrasında dinleyici kitlemiz bu ani gelişimi hazmedemedi mi? Bu soruyu özellikle size soruyorum çünkü Reflex ile ‘97 yılında yayınladığınız albüm sonrası bu piyasa tarafından kıyasıya ve haksızca eleştirilen isimlerin başında geliyordunuz.
çünkü.. Ben Bulutsuzluk özlemi'ne girdiğimde çok sağlam bir hard rockçı ve heavy metalciydim. Zaten Whisky’den Serdar'la Power adlı grubu kuracaktık. Ama ben Bulutsuzluğa girince ki - tek konser sürdü maceram - Serdar vazgeçti. Hazır Bulutsuzluk özlemi demişken şu bilgiyi de vereyim. Bulutsuzluk özlemi'ne Filip'in dolduruşuyla girdim. O zamanlar Whisky grubunun solisti ve gitaristi Serdar çokuslu ve Filip'le "Power" adında bir hard'n'heavy grup kurmuştuk. Tabi Bulutsuzluk özlemi'ne girince Serdar da bu gruptan vazgeçti.
Nejat Aptülika'yla yaptığı röportajında, benim hakkımda abuk subuk YALANLAR söylemiş. Grupla bir konsere çıktım, ve paramı alamadım, para vermediler, konser dolu olduğu halde.. Bir de bana terbiyesizce "sen birde bizden para mı istiyorsun" dediler. Daha sonra ayrıldığımı söyledim Filip'e. Nejat,evime gelip; "Hani sen İzmir’deydin?" dediği zaman ben zaten gruptan ayrılmıştım. Daha sonra, bir sene sonra filan Caddebostan'dan arkadaşım Belen ünal - ki kendisi Kesmeşeker'in gitaristi olur - "Murat beni Nejat'la tanıştırsana” dedi. Bunun üzerine Belen'in arabasıyla Nejat'ın evine gittik ve tesadüfen tüm grup oradaydı. "Arkadaşlar, arkadaşım Belen sizle tanışmak istiyormuş" deyince, Belen'le beraber kovulduk. Olayın doğrusu budur. Nejat hakkımda abuk subuk yalanlar söylemiş. Yok efendim evini arkadaşımla basmışım, yok tekrar gruba girmek istediğimi söylemişim. Bunların hepsi yalan. Neden hakkımda böyle yalanlar uydurdu bilmiyorum; belki de Belen'le evine gidince yanlış anladı. Tekrar gruba girmek istiyormuşum. Pöh! Neyse, herhalde benden özür diler, "Yanlış anlamışım" der. Bunları da geçenlerde tesadüfen internette röportajı okuyunca yazmak gereği hissetim. Zamanında nikah şahidim olan Aptülika bu yalanlara nasıl inanmış hayret ettim.
Melih Rona demişken de, ben Londra'da otururken Melih, 2 gece bende kalmıştı, Avustralya’ya gitmeden önce. Hatta Türkiye'deyken kendisiyle bir provamız da olmuştu. Neden haber alınamıyormuş kendisinden?
Reflex demişken onun da hikayesini yazayım: Reflex’i seksenli yılların ortasında İstanbul'da kurdum. O zaman vokal ve klavye’de Murat çekem - daha sonra Mercury grubuyla albüm yaptı ve uzun süre şimdiki Duman grubunun gitaristi Batuhan ile barlarda çaldı - vardı. Beni kendisiyle Mustafa Kos tanıştırdı. İstanbul'da rock müzik adına hiçbir şey yoktu. Uzun saçlılara uzaylı gibi bakıyorlar ve de taciz ediyorlardı. On sene boyunca İstanbul'da saçımı uzatamadım. İmkanlar aşırı derecede sınırlıydı. Bir tane bile bar yoktu çalacak, konser verecek. Yine Murat çekem gibi Galatasaray Liseli olan Hasan - davul ve Caner - bas gruba dahil olduktan sonra Galatasaray Lisesinin müzik odasında provaları yaptık ve Galatasaray Lisesi ve Avusturya Kız Lisesi'nde konserler verdik. Yapabileceğimiz başka bir şey de yoktu. Daha sonra adlarını unuttuğum başka elemanlarla da prova yaptım, hatta zamanın Hey dergisinde de röportajımız çıktı. Daha sonra bas gitara Kemal Kut (Metafor'un gitar/vokali), davula Bozkurt Coşkunoğlu, vokale de Altuğ geldi. Gülhane parkında bir konsere çıkıldı. Daha sonra Kemal Kut’un yerine bas gitara Levent Uysal geldi ve Ankara’da bir konsere çıkıldı. Benim sahneden stage dive yapıp ağzımı burnumu sakatlamam bu konserdeydi. Daha sonra bu ekipte - yapacak hiçbir şey olmadığından, çalacak hiçbir yer olmadığından - dağıldı. Daha sonra - sanırım 1989 yılında tekrar başka bir kadroyla - vokal de Kemal Kut, bas gitarda Caner ve davulda Hasan, İzmir’de bir konserde çaldık. Bayağı da iyi geçmişti. 1995 yılında Londra’dan döndükten sonra, Eylül ayında arkadaşım, davulcu Tercan Şener’le Reflex’i yeniden kurmaya karar verdik. Vokal için ilk teklifi arkadaşım Ogün Sanlısoy’a götürdük fakat kabul etmedi. Benim Londra’daki grubum olan Fire And Rain’in şarkılarına Türkçe söz yazması konusunda, "bu şarkılara Türkçe söz yazmak iş değil" dedi. Bunun üzerine özgür Denizli’ye teklif götürdük ve şarkılar hazır olduğu için bizle çalışmayı kabul etti ve 1995 yılının Ekim ayında özgür Denizli Reflex’e katıldı ve altı tane Fire And Rain şarkısına Türkçe söz yazdı. Sevgili kuzenim Ali önderol’da, 1990 yılında çıkardığım "Escape From Hell" albümümden iki şarkıya, Türkçe söz yazdı ve bu şarkılarda “Sevince” ve “Sakınma Sakın” adlarıyla Reflex şarkılarına dönüştü ve albümde yerlerini aldı. İstanbul’da, on sekiz mart semtindeki evimde reflex albümünün tamamını dört kanallık bir kayıt aletiyle demo olarak ben (gitar, bas gitar, kayıt,miks), Tercan Şener (elektro, davul) ve özgür Denizli (vokal) üçlüsüyle kaydettik.
1996 yılının yazında bas gitarda çağatay Ateş (Whisky grubundan) aramıza katıldı. özgür Denizli’nin Ahmet San’la tanışmasıyla Ahmet San, Reflex albümünün yapımcılığını ve grubun menajerliğini üstlendi ve kendi düzenlediği İstanbul’daki Habitat Festivali konserine çıktık. Bu konser ATV’den yayınlandı. Temmuz ayında , Ahmet San’ın yapımcılığında, Ozan Doğulu’nun İstinye’deki stüdyosunda albümün kayıtları, ben (gitar, bas gitar), Tercan Şener (davul) ve özgür Denizli (vokal) olarak başladı ve tamamlandı. Daha sonra tonmaister ve kayıtları yapan kişi Cem Büyükuzun kayıtların hepsinin silindiğini söyledi ve tekrar baştan başlandı bu arada Tercan Şener bu söylenenlere - yani kayıtların silindiğine - inanmadı ve kayıtların ortasında grubu terk etti. Alpay Salt’a sordum, kabul etmedi - kısa sürede davulcu bulamayınca, albümde kayıtlarda davulları klavyeden ben çaldım - Bunun üzerine grup kayıtları ben (klavye, davul, elektro ve akustik gitarlar, bas gitar) ve özgür Denizli (vokal) şeklinde tamamladı. Ozan Doğulu birkaç şarkıda - zar zor ikna edilerek - klavye çaldı. özlem Tekin “Saydam Güvercin” şarkısında geri vokal yaptı. Ahmet San, Burak Kut’la beraber kurduğu yeni muhik şirketinden albümü çıkartacağı için, kayıtlar bittikten sonra, tekrar aynı stüdyoda ayni ekiple, promosyon acısından faydalı olacağı düşünülerek, albüme eklenmek üzere, Burak Kut’la bir tane, Burak Kut’un şarkısı kaydedildi. bu kayıtlar sırasında, kayıtlarda kullandığım gitar processor’ını kendisinden ödünç aldığım Kemal Kut (Burak Kut’la tamamen isim benzerliği) arkadaşımı stüdyoya davet ettim ve Burak Kut’un yaptığı parçada davul yazımında yardımcı oldu. Fakat Ahmet San ve Burak Kut albümü çıkartmaktan vazgeçti. Burak Kut’la yapılan Burak Kut bestesi ne oldu bilmiyorum. Bendeki kasetin de üstüne başka şey çekmiştim. Bende yok bu kayıt ve de daha sonra Reflex albümünde haliyle bu şarkı kullanılmadı. Bir sene daha geçti ve yeni müzik şirketi arandı. Albüm kaydı tamamlandıktan sonra konserlerde eşlik etmek üzere, gruba eski Bulutsuzluk özlemi grubunda beraber çaldığım arkadaşlarım, davulda Filip Sünbülkaya ve bas gitarda Kanoz Ozan eklendi. Bu kadroyla Ahmet San’ın düzenlediği Status Quo grubunun da yer aldığı bir festivalin ilk gününde bir konsere çıktık. Geri vokalde daha sonra kendi albümlerini çıkarıp ünlü olan Aslı ve “Sen Hep Benimsin” klibinde elinde kamerayla sahilde görünen Selin, ve özgür’ün kuzeni Mustafa ve ayrıca klavyede çok iyi ve sevdiğim bir dostum olan Serdar çamlıca da vardı. bu konser çok iyi geçti ve kameraya çekildi ama görüntüleri elde edemedim. Daha sonra Pearl Jam grubunun konserinde ön grup olma hadisesi gündeme geldi ama daha sonra gerçekleşmedi. Daha sonra geri vokaller ve Serdar ayrıldı ve klasik dörtlüye döndük ve Roxy’de benim ayarladığım bir konsere çıktık 4 kişi olarak. Daha sonra Kanoz Ozan’la provalarda yaşanan ufak tefek pürüzlerden dolayı anlaşamadım ve gruptan ayrılmasını istedim ve yerine bas gitara Tanyer Oymak geldi. İlk provada geri vokallerde Selin, kuzenim Ali önderol ve özgür’ün kuzeni Mustafa’da vardı. Uzun plak şirketi arayışlarından sonra, özgür Denizli Prestij Müzik’le tanıştı ve kendi başına, Reflex adına, Hilmi Topaloğlu ve Mahsun Kırmızıgül gibi isimlerin sahibi olduğu Prestij Müzik ile anlaşma imzaladı ve 1997 yılının Eylül ayında, dünya barış gününde Reflex albümü, Prestij müzikten piyasaya çıktı. Albüm kapağındaki fotoğraflarda her ne kadar Filip ve Tanyer’de yer alsa da, albüme herhangi bir katkıları olmamıştır, albüm kaydedildikten sonra konserlerde gruba eşlik etmek amacıyla dahil oldular. "Sen Hep Benimsin" in klibinde gözüktüler. Ayrıca vokalistler Selin, Mustafa ve Ali önderol’da klipte gözüktüler.
Reflex - Reflex (1997); özgür Denizli - Tüm vokaller, "Bulutlara" da akustik gitar ve düzenleme, tüm sözler, klavye davul. Murat Net - Elektro ve akustik gitarlar, bas gitar, klavye, davul, tüm müzikler, düzenlemeler, miks. Cem Büyükuzun - Kayıt, miks, klavye, davul. Ozan Doğulu - Klavye.
"Sen hep benimsin" adlı şarkıya, yanılmıyorsam Ağustos 1997 tarihinde klip çekildi ve özellikle KRAL TV’de, televizyonlarda ve radyolarda bol bol çalındı bu şarkı. Aynı yıl KRAL TV Oscarlarında yılın rock grubu dalında aday gösterildik fakat ödülü Af grubu aldı. Eski dostum, arkadaşım ve nikah şahidim olan Aptülika’nın önderliğindeki zamanın Şebek dergisinde ve de eski arkadaşım dostum Güven Erkin Erkal’ın TV programında - ki kendisi evime gelip Reflex demosunu bizzat alıp bana şirket bulma konusunda yardımcı olacağını söylemişti - acımasızca, insafsızca, haksızca, kalleşçe, bilip bilmeden eleştiriler de oldu fakat cahilliklerine ve bilgisizliklerine verip, cevap vermedim. Zaten grupta sürekli anlaşmazlık yaşıyorduk. Eylül 1997 - Haziran 1998 arasında bir sürü televizyon ve radyo programlarına çıktık. İstanbul’da The Doors Bar, üst Kemancı, Edirne Mandala Bar, Kocaeli Alışveriş Merkezi’nde konserlerde çaldık. Grup son konserini Haziran 1998’te Alt Kemancı’da verdi ve grup üyeleriyle aramdaki şiddetli geçimsizlik ve Prestij Müzik’in grupla ilgilenmemesi ve konser ayarlamaması nedeniyle dağıldı. Yedi senelik emeğim tam manasıyla çöpe gitti on yıl sonra bile hala da içimde kaldı ve buruk bir kırgınlık var ama Türkiye’ye ve insanlara ve de grup arkadaşlarıma güzel bir albüm ve şarkılar hediye etmiş oldum onunla avunuyorum. Daha sonra Tanyer Oymak New York’a yerleşti, özgur’de İngiltere’ye gitti. Filip’de çeşitli gruplarla yoluna devam etti. Ben de Diken, Ogün Sanlısoy, Erkin Koray gibi isimlerle çaldım. 2003 yılında Filip Sünbülkaya, Reflex’i tekrar kurmamız için beni telefonla aradı. Hiç istememe rağmen maddi açıdan çok sıkışık olduğumdan, belki konser veririz umudu ile tekrar denemeye karar verdim. Bas gitarda da eski dost Kanoz Ozan’da tekrar aramıza katıldı ve Reflex tekrar kuruldu. Grubun menajerliğini de Fırat Parlak üstlendi. özgür Denizli ısrarlarıma ve ricalarıma rağmen, sahneye çıkacak durumda olmadığını söyleyerek gruba dahil olmayı kabul etmedi. Grup, yeni vokalistler denerken, provalar esnasında tekrar, çeşitli nedenlerden dolayı gruptan ayrılmaya karar verdim. 2004 yılının Mart ayında özgür Denizli, başta Definitive grubundan Kubilay ve davulda Klips ve onlar grubundan da Derya ile bir kez daha Reflex’i tekrar kurmaya karar verdik. Fakat özgür yazı Kaş’ta geçirmek istedi ve grup kurulamadı. 2004 yılının Aralık ayında özgür Denizli’ye bir kez daha grubu kurmamız için telefon ettim ancak kabul etmedi. Bunun üzerine özgür Denizli’nin onay ve de müsaadesiyle, vokal de Yusuf Uğurer, bas gitarda çiğdem Kavi ve davulda Filip Sünbülkaya ile birlikte Reflex’i tekrar "Murat Net Reflex" adıyla kurdum. Kadıköy Vodoo barda ki tek konserden sonra, Filip, bar konserlerine zillerini taşıyamayacağını söyleyerek gruptan ayrıldı. Uzun ve başarısız davulcu arayışlarından sonra, yerine bin bir çabayla ikna ettiğim, Reflex’in eski davulcusu ve eski dostum ve arkadaşım, “Escape From Hell” albümümde de çalan, Bozkurt Coşkunoğlu geldi. Bu kadroyla 2005’in ilk aylarında, Nisan ayına kadar, İstanbul barlarında çeşitli konserler verdik. Nisan ayında Dorock bardaki bir konserden sonra Bozkurt gruptan ayrıldı ve yerine davulcu bulamadığımız için ve mekan sahibi vokalist Yusuf’u istemediği için - ki ne gariptir şu anda yusuf, aynı mekanda kendi grubuyla çıkıyor - grup dağıldı. 2005 Eylül ayından beri çalışmalarımı solo olarak, Murat Net adı altında sürdürüyorum, konserlerim devam ediyor ve tabii ki Reflex şarkılarına da yer veriyorum. özgür Denizli ise, Cem Başak ile Kaş ve İstanbul da, md üstüne 2 gitar 2 vokal 'Hijazz' adı altında genelde Taksim olmak üzere çeşitli barlarda müziğe canlı performans şeklinde devam ediyor, cover yapıyor. 2005 yılının Eylül ayında, Fırat Parlak’ın yardımlarıyla, Murat Net - “Selamiçeşme Blues "adlı solo bir albüm kaydettim fakat piyasaya çıkartacak şirket bulamayınca, ve de Fırat ilgi ve desteğini projeden çekince, özgür Denizli’ye, ikili olarak, - iki akustik gitar iki vokal - Reflex'i akustik (unplugged) formatta tekrar canlandırmayı teklif ettim fakat anlaşamadığımız için kaldı. 21 yıllık hikayede yazmayı unuttuğum detaylar, olaylar ve kişiler olabilir. Reflex’in orijinali olan İngilizce şarkılarımı tabii ki aynen “Escape From Hell” gibi yurt dışında yapma planım mevcut.
Valla benim dinleyiciyle ilgili söyleyeceğim pek bir şey olamaz, sosyolog değilim. Beğenen gelir konserime dinler beğenmeyen gelmez, dinlemez. Yalnız şu var eskiden genelde hep yirmili yaşlarda olurdu dinleyiciler. Şimdi onlu yaşlardalar. Bu da iyi bir şey, hoşuma gidiyor;yani ben devamlı yaşlanırken, dinleyiciler hep aynı yaşta kalıyor
"Selamiçeşme Blues" son yıllarda dinlediğim en içe dönük ve en samimi albüm, öyle ki sanki bize ‘97 yılından beri yaşadığınız sıkıntıların zorlukların bir penceresini açıyorsunuz.. Tüm bu geçen yıllarda albümün her dizesinde hissettiğimiz sıkıntılara rağmen mücadele gücünüzü yitirmeyip bizler ile müziğiniz paylaşmanız gerçekten takdire değer. Tüm bu mücadele azmini nerden buluyorsunuz?
Evet. Selamiçeşme Blues, tamamen şahsi, bir konsept albüm, kendimi kendime ifade ediş biçimim. Saf sanat. çoğu kişi anlamakta güçlük çekiyor. Normaldir. Ben albümü bana indiği gibi, olması gerektiği gibi yaptım. Sözler, şarkı sözünden öte, benim için birer mantra. Artık ölsem de gam yemem. Sanatçı olarak görevimi yaptım. Albüme hayat verdim. Yıllarca sonra, belki de ben öldükten sonra, değeri anlaşılacak bir yapıt, Murat Net kimdir sorusuna yanıt. Mücadele azmini yukarıdan, imanımdan, uyguladığım öğretilerden alıyorum. Benim yerimde kim olsa çektiğim sıkıntılara dayanamazdı. Ben de bazen şaşıyorum kendime nasıl aklımı yitirmiyorum diye.
‘91-‘94 arası İngiltere’de yaşadınız ve müzik çalışmalarınızı orada sürdürdünüz, her ne kadar bu gidişin sonu istediğiniz gibi olmasa da İngiliz rock arenası ile Türk rock arenasını kıyaslar mısınız?
önümüzdeki yıl tekrar gideceğim yurtdışına, Reflex albümünün orijinalini ve “Escape From Hell” i yeniden kaydedip çıkartacağım. Burada da Türkçe albümler çıkarmaya devam edeceğim yani iki tane kariyerim olacak. Neden derseniz 90 tane Türkçe şarkım var ve bunları dünya ve evrenle paylaşmak zorunda olan bir sanatçıyım. Burada şartlar çok zor, ve bu şartlarda ancak bir ahmak bir albüm daha yapar ama ben bir yolunu, şeklini bulup şarkılarımı çıkarmak zorundayım ve o yolu da bir şekilde bulacağım. Buraya kadar gelebildimse o bana ilham veren kaynak her türlü zorluğa karşı bundan sonra da bana yardımcı olacaktır. Buna inancım tam.
Türkiye kariyerim:
www.myspace.com/muratnetselamicesmeblues
www.muratnet.anatolianrock.com
Yurtdışı kariyerim:
www.myspace.com/muratnet
Resmi YouTube kanalım:
www.youtube.com/muratnet
için üstteki linklere bakabilirsiniz.
Yerli gruplar, özellikle bir süre sonra mainstream’i besleyecek yegane damar olarak gördüğüm bar gruplarının temel hatası, mevcut dinleyici kitlesinin karşısına kendi işleri ile çıkıp zemin hazırlamak yerine, cover çalmayı tercih etmeleri.. Merak ettiğim nokta şu ki yurtdışında sistem bu şekilde mi dönüyor?
Beste çalan da var cover çalan da, ikisi de.
Headbang dergisine verdiğiniz röportajda müziksiz geçen zamanlarda Metafiziğe sığındığınızdan bahsetmişsiniz. Albümde de pek çok yerde Karma felsefesine dair notlar var. Karma felsefesi ve metafiziğe ilginiz nasıl başladı?
96 yılında başladı. Reiki master’ıyım, ayrıca transandantal meditasyon yapıyorum, raja yoga yapıyorum ve dinime çok bağlı sağlam bir budistim. Ben hayatımda devamlı kalleşlikler, trajediler, şansızlıklar ve başarısızlıklar yaşadım. En sonunda, bütün bunların bir anlamı olmalı deyip kitaplar ve dine sığındım. Cevapları da fazlasıyla buldum diyebilirim. Tabii rock n roll la, budizm iki zıt kutuplar. Herhalde ben hem rockçı olup, hem aşırı dindar olan tek kişiyim çünkü biliyorsunuz rock n roll da bir nevi din. Ama artık metafizik, tabii ki rock n roll dan önce geliyor benim için. Bütün bunları da sorduğunuz için, sizin de bu konulara meraklı olduğunuzu sezinlediğim için söylüyorum. Yoksa bazı şeyler özeldir.
Yeni albüme ilgi nasıl? Bende başta olmak üzere pek çok müzik sever albümü uzun arayışlar sonrası bulmaktan şikayetçi..
Bu benim suçum ve sorunum değil tamamen plak şirketiyle ilgili bir şey dağıtım vesaire. Tansel Bey yakın zamanda DNR’la anlaşma yapacağız demişti. O olursa herhalde daha güzel bir dağıtım olabilir. Şarkıları web sayfalarımdan dinleyebilirsiniz.
İkinci albümü planladığınızı (hatta maddi imkansızlıklar sebebiyle daha yayınlayamadığınız pek çok albümünüz olduğunu) biliyoruz. İkinci albümde davulları başka bir rock efsanesi Ulli Kusch'un çalacağını söylediniz. Onunla nasıl kontağa geçtiniz? Yeni çalışmada bizi ne sürprizler bekliyor?
çok fazla sürpriz bekliyor. Tonla projem var. Yıllardır bekletmekte olduğum, parasızlıktan yapamadığım onlarca albüm sırada. Eğer dünya Murat Net zamanına göre olsaydı, ramazandan sonra ikinci Türkçe sözlü albümümü çıkarırdım. Yani Kasım 2007’de. Ama Tansel Bey ikinci albüm için en az bir sene geçmesi gerek deyince tıkandım tabii. Yakın zamanda yurt dışına gideceğim ve artık İngilizce albümlerime yoğunlaşmış durumdayım. Reflex’in orijinalleri olan şarkıları mı önce yaparım yoksa “Escape From Hell” i mi yoksa bir enstrümantal mı henüz belli değil. Her şey paraya bakıyor. 2008’de netleşir olaylar. Sabır,sabır,sabır..
80'lerin sonu 90'ların başında müzik yapan topluluklardan hangilerinin devam etmesini isterdiniz? Şahsen kendi adıma Dr Skull, Cultus, Metalium ve Deathroom'un aradan geçen 15 yılda nasıl bir müzikal çizgide ilerleyeceklerini merak edip dururum.
Müzik çok zor iş. Dışardan bakıldığı gibi değil. En önemlisi sevgiyle olan bir şey. Sanatçı olmak zor zanaat. Hele hele bu topraklardan çıkan bir sanatçıysanız, övgü yerine sövgü almaya, destek yerine köstek görmeye alışık olmalısınız. Bütün bunlara karşı dayanıp, hala daha sanat yapmaya çalışan herkese sadece saygım ve desteğim olabilir. Umarım herkes yapmak istediklerini yapma şansına kavuşur. Herkes mutlu olur.
Şu an rock/metal piyasasında takip ettiğiniz, “tamam bu çocuklar bu işi biliyor” dediğiniz gruplar kimler?
Moğollar ve Cahit Berkay, Gür Akad, Demir Demirkan, Ogün Sanlısoy, özlem Tekin, Erkin Koray, Asım Can Gündüz, Objektif, Whisky, Cem Köksal, Derin6, Diken, Gümüşkulak, Kronik, Grizu, Mavi Sakal, Tibet Ağırtan, False In Truth, Port Royal, Efreet, UçK Grind, Murder King, çağatay Ateş, Alpay Şalt, Nova, Black Tooth sevdiğim isimler.
Mainstream rock piyasası da Gripin gibi birkaç başarılı örneğe rağmen birbirinin kopyası gruplar ile dolup taşmakta. Metalfanzin'e verdiğiniz röportajda “Telecaster’la hafif krunch bir sound’la arabesk söylemek Türkiye’deki rock oldu. Kendiliğinden bir sound oluştu. Beni hiç ilgilendirmeyen, bir sound. Alan memnun satan memnun. Bana yorum yapmak düşmez.......“ demiştiniz. 90'ların başında Haluk Levent, Ayna, Destan ve bilumum Anadolu rockımsı grupların arasında rock müzik yapmaya çalışan sizden bu konuda bir yorum istiyoruz. Alternatif ve kişilikli sesler Türkiye'de nasıl çıkış bulabilirler?
Alternatif müzik gayet güzel yolunu buluyor. Dediğim gibi beni hiiiiiiiiç ilgilendirmiyor. Anadolu rock ayrı bir tarz. Onların da piyasası var. Bence artık eline gitar alan çıkıyor ve albüm yapıyor. Ve benim albüm çıkartmak için çektiğim zorlukları çekmiyor. Herkese başarılar, herkes istediğini yapsın, istediği yolda gitsin
Pek çok forumda (her şeyin forumlarda dönmesi, kişilerin hem yargıç hem cellat olması da 2000'lerin ayrı bir ayıbı ya..) “Selamiçeşme Blues” a getirilen eleştirilerden başını albümde liriklerin oldukça basit yazılmış olduğu çekiyor. üstüne basa basa belirttiğiniz bir durum var; o da rock'n'roll yaptığınız. Yurtdışında pek çok rock'n'roll müzisyeni aynı söz kalıplarını kullanıyor. Bence albüm ve lirikler kendi janrı ve ruhu içinde oldukça başarılı. Bu konuda siz neler söyleyeceksiniz?
Bence de oldukça başarılı. Vokalim, sözler mükemmel. öyle olmadığını düşünseydim, evrenle paylaşmamam gerektiğini düşünseydim yapmazdım. Ama unutmayın ki İsa’yı da çarmıha gerdiler. Ne demiş atalarımız, "meyve veren ağaç taşlanır", "it ürür kervan yürür". Benim şarkı sözlerim çok özel hepsi birer mantra benim için. Asla basit değil. Tabii anlayana. Aşk şarkılarına alışmış bünyelerin, benim şarkılarımın frekansını anlaması, haz etmesi kolay olmayabilir. Ben onların entelektinde değilim çünkü. Ben kendime ve evrene yaptım bu albümü, bu şarkıları. Yaparken de, "ya insanlar anlamayabilirler" falan diye de düşünmedim asla. Her şey olması gerektiği gibi oldu ilk notadan son notaya kadar. Sen, Şanver Ofluoğlu, Sadi Tırak, Murat Beşer gibi insanlar o frekansı yakalayabiliyor. Belli bir entelekt var çünkü. Anlamayanlar da anlamıyor. Sanat sanat için yapılır. İnsanlar beğensin diye değil. Ben de isterdim anormal bir ticari başarı yakalamak. Belki de olur kim bilir? Ben evrene karşı sanatçı olarak görevimi yerine getirdim sıra onda şimdi. Hak ediyorsam ticari başarı da gelir. "Umut" adlı şarkımda da dediğim gibi, "çalıp söyleyip, evrene salmalı, sonra da ona bırakmalı".
Son albüm kayıtlarında eski ruhu vermek adına bilerek analog kayıt kullandığınız doğru mu? Eğer ki öyleyse (ben sebep maddi imkansızlıklardan dolayı tercih edilmiş sanmıştım) ortada cam gibi kayıtların gezdiği, yeteneksiz onlarca müzisyenin stüdyo hileleri ile ortaya çıktığı bu zamanda analog kayıt kullanma cesaretinizden dolayı bir kez daha teşekkürler.
Cesaret mi? Neye karşı? Tabii ki öyle arzu ettim. Dijital, kompresörlü kayıtlardan keyif almıyorum. Murat net budur. Bu sound’dur. Beğenen beğenir, beğenmeyen beğenmez.
Sitemizin klasik sorusunda sıra, unutamadığınız bir içki anınızı bizler ile paylaşır mısınız?
Ben bir alkoliğim. Bunu kabul ediyorum. Kendime söz verdim albümüm çıktıktan sonra asla ağzıma alkol koymayacağım diye. Bunu da bir - iki istisna haricinde şimdilik başarıyorum. Ve böyle devam etmeye de niyetim var. Zaten artık karaciğer de kaldırmıyor. Bir bira içsem bütün vücudum kıpkırmızı oluyor. Yani kimseye için veya içmeyin demem ama, benim için - şimdilik - alkol olayı bitti. Anılar dersen, çok güzel biten, güzel kadınlarla çok güzel biten, çok kötü biten, dayak yiyerek biten, dayak atarak biten, hastanede biten, acil serviste biten, karakolda biten, kaldırımlarda yerlerde biten yüzlerce anım vardır tabii ki. Neyse madem sordunuz anlatayım komik çünkü biraz.
Geçen yılın başlarında Caravan’da çalıyordum. Basçım Fehmi ve davulcum Utku’da musluk gibiydiler, esasında o zaman da alkolü bırakmıştım. Ama o iki arkadaşın sayesinde başlamıştım tekrar. Eskiden orada barda olan sarışın bir arkadaş vardı, adını unuttum şimdi, "abicim" dedim "gruba alkol olayı nasıl olacak fiş falan verecek misiniz?".. "Yok Murat abi, siz istiyorsunuz biz veriyoruz, o şekilde olacak "dedi. "Emin misin?" dedim, "Evet abi" dedi. Neyse biz programı/konseri bitirdik. Ertesi hafta tekrar bara geldiğimde, "Murat abi bi dakika bakar mısın" dedi. "Buyur ajan" dedim. "Ya abi geçen hafta 17 tane içmişsin" artık adam başı üç tane vereceğiz dediler O zamanlar çalarken tekilalar, Miller’lar falan geliyordu bayağı sahneye. Orada bir abi vardı Bilir herkes. Sahnede kafa sallardı. Adını unuttum şimdi, o alıyordu bereket. İşte böyle. Şimdi Caravan’da, o alkol olayım yüzünden artık çalamıyorum. Albüm çıktıktan sonra konser vermek istemiştim, kabul etmediler. Dorock bar da aynı adımız çıkmış bir kere Bilmiyorlar tabii artık alkolü bıraktığımı.. çokta umurumdaydı.
Web sayfalarımızı incelediyseniz görüşlerinizi almak isteriz.
Röportajlara ve albüm kritiklerine göz attım, beğendim. Benim albüm kritiği de süper olmuş. MySpace’te top friends’imdeki yerinizi aldınız. Bir bakın derim.
Son sözlerinizi alalım. Bu arada umarım sihirli tınılarınızı duymak için yedi yıl daha beklemeyiz.
Ben de öyle umuyorum. Kendi şirketimi kurup gücü ele geçirdiğimde, bombardıman gibi albümleri yayınlayacağım, umuyorum 2008’de olacak bu. Sadece ve sadece müzik için yaşıyorum, bu gezegene vakit geçirmeye gelmedim, diğer sanatçılar gibi sanat yapma, sanat yaratma, sanat üretme ve sanatı, dünya ve evrenle paylaşma gibi görev ve sorumluluklarım var. Maddi imkansızlıklardan henüz görevimi tamamlayamadım. Ama sabretmeye devam, savaşmaya devam.
TEK YOL ROCK N ROLL!
18 EYLüL 2007, SELAMİÇEŞME.
***MURAT NET***